Aktif olarak öğretmenlik yaparken her yılın sonunda “bir dahaki sene asla yapmayacaklarım” diye bir liste oluşturduğumu hatırlıyorum. 15. yılımda ise genel bir durum değerlendirmesini içeren uzun bir liste yapmıştım. Adı: Yaşadıklarımdan öğrendiklerim. Evet, tıpkı Ataol Behramoğlu’nun şiiri gibi.
Elbette ki bu liste sadece benim anlayacağım, benim anlamlandırabileceğim ve benim kafamdaki öykülerle örtüşen bir listeydi. Bu nedenle “Güneşli Bir Gün” de bu listenin her maddesini örnekleyerek biraz açmaya karar verdim. Amacım, her seferinde bu maddelerden birini açıklamak, sizlerin de paylaşmak istediğiniz tecrübelerinizle bunu daha da zenginleştirmek.
Burada yazdıklarımın bir kısmı sezgisel olarak uygulayıp sonradan tanımlayabildiğim bir kısmı da bilinçli olarak uyguladıklarımı içerecek. Hazırsanız başlayalım.
BİR BAKIŞ
“Bir bakışın manası hiçbir lisanda yoktur, bir bakış bazen şifa, bazen zehirli bir oktur.”
Öğrencilerle ders işlerken, onlarla konuşurken söylediklerimizin ötesinde mesajlar verdiğimizi çoğu zaman unuturuz. Olumlu veya olumsuz mesajları istemsiz olarak bakışlarımızla, mimiklerimizle, sesimizin tonuyla, bedenimizin duruşuyla veririz.
Genelde hiç kızmayan bir öğretmen olarak kendimle gurur duyan ben, çocukların duyguları anlamak ve büyüklerin aklından geçenleri okumak konusunda pek çok büyükten daha usta olduğunu yaşayarak anladım.
Hiç kimseye bağırmıyor olabilirsiniz ama yine de yaralayabilirsiniz insanları. Şöyle ki: Geçtiğimiz yıllarda bir öğrencim derste sürekli dikkat çekmek için tuhaf tuhaf hareketler yapıyor, sesler çıkarıyor ve arkadaşlarını da beni de içten içe çileden çıkarıyordu. Görmezden gelmeyi denedim, bire bir konuşmayı denedim, hiçbir sonuç elde edemedim. Daha sonra annesinin yardımını almak düşüncesiyle annesini aradım. Belki dedim birlikte hareket edersek her şey yoluna girer.
Annenin bana söylediği şey şuydu: “ Sizin onu sevmediğinizi düşünüyor.” A…olur mu öyle şey, elbette ki seviyorum diyecektim ki son anda fikir değiştirerek “Sizinle bunun nedenini paylaştı mı? “dedim. Evet, dedi annesi. Bir gün derste çocuğumun yaptığı bir davranıştan sonra sınıftaki başka bir öğrenciye acıklı bir bakış atmışsınız.” Birden olay gözümde canlandı. Evet, yapmıştım. Beni çok iyi anladığını düşündüğüm ve o öğrencinin davranışlarından onun da çok rahatsız olduğunu bildiğim bir öğrenciyle bakışmış ve ne yapacağız bu çocukla demiştim içimden. Saniyelik bir bakış, saniyelik bir duygu ama bakın karşınızdaki kişiye nasıl bir mesaj veriyor. O öğrenci sevilmediğini düşünmekte haklı mı haksız mı? Elbette ki haklı.
Bu olay bana güzel bir ders oldu. Ondan sonra o öğrenciye karşı kesinlikle yapmacık değil (ki onu da hisseder çocuklar) içten bir sevgiyle bakmaya başladım. O günden sonra sihirli bir değnek değmiş gibi aramızdaki iletişim değişti. Öğrencim, derslerde daha önce yaptığı hareketleri yavaş yavaş terk etmeye başladı. Derse daha çok katılır oldu ve bana hiç unutmayacağım güzel bir ders verdi. Bunun için kendisine minnettarım.
Şimdi diyeceksiniz ki bakışlarımızı da mı kontrol altına almalıyız? Evet, almalıyız. Biz öğretmenler öğrencilerimizin her şeyden önce kalplerine sesleniyoruz çünkü. Kalbini kazanamadığınız bir çocuğun zihnini ne yapsanız dolduramazsınız.
Mükemmellik ayrıntıda gizlidir. Bugün öğrencilerinize şimdiye kadar hiç olmadığınız kadar sevgiyle bakın. Onların gözünde de aynı sevgiyi ve ışığı göreceksiniz.
Aysun Yağcı
Sevgili adaşım, hatta neredeyse soyaddaşım… :)))
okulların açılma teleşının içinde bir türlü fırsat bulamayıp giremediğim sayfana nihayet girebildim ve yazıların tümünü keyifle okudum. Sanırım öğretmenliğinle ilgili paylaştığın anılarının 8 yıllık tanığı olarak kişiler bile canlanabiliyor kafamda. Özlüyorum üst katta ilk defa derslik sistemine geçtiğimiz zaman sınıflarımızı heyecanla değiştirmeye çalıştığımız günleri… Bugünlerin de yeri bambaşka ama ne güzel günlerdi o günler… Sanırım öğretmenlik tecrübelerini okuyucularınla paylaşırken beni de anılara doğru tatlı bir yolculuğa çıkaracaksın :))
Bugün mezunlar pikniğinden sonra mı bu kadar anılara döndüm bilmiyorum. Çok güzel bir yola girmişsin arkadaşım.. Yolun daima aydınlık olsun.. Yazılarını severek okumaya devam edeceğim…
Çok teşekkür ederim Aysuncum. İnan ben de o günlerimizi özlemle anıyorum. Fildişi kulemizde öğrencilerimiz ve biz. Geliştirdiğimiz yöntemler, paylaşımlarımız…
Evet, haklısın burada yazacaklarımın en yakın tanıklarından biri sensin. Güzel çağrışımlarla kapını çalmaya devam edeceğim. Hatta seninle ilgili de hala gülümseyerek hatırladığım ve yazacağım bir anı var. Sürpriz olsun. İyi dileklerin için çok teşekkür ederim. Hepimizin yolu aydınlık olsun. Değerli yorumlarını bekliyorum.