Gün geçmiyor ki okulda gerçekleşen bir şiddet olayıyla karşılaşmayalım. Sosyal medya, öğrencilerin birbirlerine uyguladığı şiddet hatta velilerin öğretmenlere uyguladığı şiddet ile çalkalanıyor. Bu tarz haberler çıktığında okullarda zorbalıkla mücadele eğitimleri vermek lazımcılar birkaç gönderi yayınlıyorlar. Biz de “Zorbalığa hayır!” deyip hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Geçen gün bu gönderilerin altına yapılan çok değerli bir yorumla karşılaştım. Kocaeli Üniversitesinden Serpil Karabacak Çayçı hocam linkedin’de haklı bir serzenişte bulunuyordu: “Bunu yazmaktan sanırım hiç vazgeçmeyeceğim. Akran zorbalığı vurgusu yapmak yerine, ona alternatif olarak dile getirilen akran nezaketi kavramını yayalım. “Neden akran nezaketi konusunda başarılı değiliz?” şeklinde tartışabiliriz konuyu. ‘Akran zorbalığına hayır!’ söylemi yerine “Akran nezaketine evet!” diyelim. Olumsuz kavramları zihinlerinde daha çok işaretleyen ve bunu ‘havalı’ bile bulabilen çocukların varlığını, medyanın da buna etkisini unutmayalım. Öğrenciler bizlerin önderliğinde nezaket elçisi olarak okullarda nezaket ve iyiliği yaymak için çalışmalar yapabilirler.” Ben de Serpil hocamın açık çağrısına bir yazıyla katkıda bulunmak istedim.
Gerçek şu ki pandemiden sonra okullarda hissedilir bir şekilde öğrenci davranışlarının yönetilmesiyle ilgili sıkıntılar baş gösterdi. Konuyla ilgili çok sayıda anekdotla karşılaşmakla birlikte konuyu veri temelli bir yaklaşımla ele almak istediğinizde az sayıda düşük katılımlı nitel analiz ile karşılaşıyorsunuz.
PİSA 2022 Türkiye raporunda öğrenci anketinden elde edilen verilere göre yaklaşık her dört öğrenciden biri, PISA uygulamasından önceki dört hafta içinde okulda güvenlik riskleriyle karşılaştığını (ör. bir öğrencinin başka bir öğrenciyi yaralamakla tehdit ettiğini duymak, okulda çeteler görmek) bildirmiştir. Türkiye’deki öğrencilerin en sık yaşadıklarını bildirdikleri zorbalık deneyimleri sözel ve ilişkisel zorbalıktır. PISA 2022 uygulamasında PISA 2018’e göre “Diğer öğrenciler beni bilerek yalnız bıraktı.” ve “Diğer öğrenciler benimle alay etti.” davranışlarıyla en az ayda birkaç defa karşılaştığını bildiren öğrenci oranları artmıştır. Türkiye’de her on öğrenciden üçü okulda kendini yalnız, dışlanmış ve okula ait değilmiş gibi hissettiğini bildirirken her on öğrenciden yedisi ise kendini okula ait hissettiğini, diğer öğrenciler tarafından sevildiğini ve diğer öğrencilerle kolaylıkla arkadaşlık kurduğunu bildirmiştir.
Pandeminin tüm dünyayı aynı şekilde etkilediğini düşünürsek dünyada yapılan araştırmaların da konuyu yordamak açısından yararlı olacağını ve bize fikir vereceğini düşünüyorum.
Amerika’da EAB tarafından yapılan araştırmanın önemi, pandemi öncesi ile pandemi sonrası öğrenci davranışlarını karşılaştırma imkanı vermesi. 2018 – 2019 eğitim öğretim yılında ülke çapında -henüz pandemi başlamadan- okullardaki artan davranış sorunlarını belirlemek için bir anket geliştirmişler ve veri toplamaya başlamışlar. Pandeminin ardından yüz yüze eğitime başlanmasıyla birlikte EAB 2022 yılında bu anketi tekrarlamış:
Araştırmadan bazı çarpıcı sonuçlar:
Ankete katılan eğitimcilerin tamamı, öğrencilerin 2018’tekine kıyasla gelişimsel olarak öz düzenleme ve ilişki kurma konusunda geride olduklarını kabul ediyor.
2018 yılında öğrenci davranışlarıyla ilgili kaygı duyan öğretmenlerin oranı % 57 iken bu oran 2022 yılında % 78 olmuş.
Öğrenciler arasında sıklıkla gözlenen muhalefet davranışı 2018’te % 33 iken 2022’de %69’a yükselmiş.
Duygusal Bağlantı eksikliği 2018’de % 20 oranında gözlemlenirken 2022 yılında % 61 oranında gözlemleniyor.
Öğrencilerin akranlarıyla ilişkileri daha gergin hale geliyor ve zorbalık davranışları % 20’den %31’e çıkıyor.
Öğrenciler arasında sözlü şiddet % 19’dan % 34’e çıkarken öğrenciler arası fiziksel şiddet % 15’ten % 34’e yükseliyor. Öğretmene şiddet ise geçen süre zarfında %7’den %13’e çıkıyor. Her ikisinde de iki katı bir artış söz konusu. Öğretmenlere yönelik sözlü şiddet de %11’den %22’ye yükseliyor.
EAB’ın anketi, okulların davranış yönetimi ile ilgili karşılaştıkları engelleri 4 ana başlıkta topluyor:
- Okullarda davranış yönetiminde öğretmenlere destek verecek uzman personel eksikliği (psikolojik danışman, okul psikoloğu)
- Davranış sorunlarınının nasıl ele alınacağı ile ilgili ortak bir okul davranış yönetimi çerçevesinin olmaması
- Öğretmenlerin davranış yönetimi teknikleri ile ilgili yeterli eğitimlerinin olmaması
- Akademik müfredata öncelik verme baskısından öğretmenlerin davranış yönetimine yeterince zaman ayıramaması
Bu engellerin hemen hepsi bizde de söz konusu ve akran nezaketi konusunda başarılı olamamamızın altında yatan nedenler.
Özel okulların çok az bir kısmında her sınıf seviyesi için ayrı bir psikolojik danışman istihdam ediliyor. Çoğunda ise ilkokul, ortaokul ve lise için birer danışman bulunuyor ve neredeyse bir psikolojik danışmana 250 – 300 öğrenci düşüyor.
YAKLAŞIK 25 BİN OKULDA REHBER ÖĞRETMEN YOK
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkanı Mesut Yıldırım, halihazırda devlet okullarında 36 bin 500 civarında psikolojik danışman ve rehber öğretmenin görev yaptığını yaklaşık 25 bin okulda ise rehber öğretmenin bulunmadığını belirtiyor.
Her ne kadar öğretmen olmak için formasyon eğitimi almak gerekse de, okulda anlatılanlarla saha deneyimleri arasındaki malum uçurumu kapatmak bir öğretmenin yıllarını alabiliyor. Bu açık, bazen hiç kapanmıyor ve zamanla öğretmenlerde mesleki tükenmişliğe neden oluyor. Davranışları yanlış ele almaktan kaynaklanan öğrenme kayıplarını, olumsuz yaşantıları ve travmaları da hesaba katarsak öğretmenleri bu alanda güçlendirmenin gerekliliği ortaya çıkıyor.
Öncelikle davranış düzenlemenin, MEB Disiplin yönetmeliğini okuyup öğrencilerin gözünü korkutmak olmadığı konusunda hemfikir olmalıyız. Davranış düzenlemeyi daha çok; önleyici rehberlik, sosyal duygusal destek ve olumlu davranışı ön plana çıkarmak, başka bir deyişle öğrencilerin yapmalarını istemediğimiz davranışları değil, yapmalarını beklediğimiz davranışları ifade etmek olarak ele almalıyız.
“Birbirimize karşı saygılı olmalıyız.” gibi bir okul kuralınız varsa, saygının ne anlama geldiği ile ilgili varsayımda bulunmamak ve saygıdan ne anladığınızı açıklamak önemli.
Genelde öğretmenler, saygıyı işbirliği yapmak ve koşulsuz itaat etmek şeklinde tek taraflı algılıyor. Oysaki saygı, öğrencinin adını hatırlamaktan tutun da öğrencileri küçümsememeye, onları akranları önünde utandırmamaya, bakış açılarına ilgi göstermeye kadar geniş kapsamlı ve çift taraflı bir kavram. Bu nedenle öğrencilerin ve öğretmenlerin birbirlerine nasıl davranırlarsa “saygılı”kabul edilecekleri herkes için net olmalı.
Davranış yönetiminde en önemli kavram tutarlılıktır. Aynı sınıfın farklı öğretmenler için farklı tutumlar sergilemesi bunun en güzel örneğidir. Bu nedenle okulların davranışsal aksaklıkları yönetmeye yönelik açık bir şekilde ifade edilmiş ve tutarlı bir şekilde tüm paydaşlar tarafından takip edilen olumlu davranış yönetimi politikasına ihtiyacı var. Bunu özel okullar kendi bünyelerinde oluşturuyorlar ama devlet okulları için böyle bir politika eksikliği aşikâr.
İkinci aşamada hangi davranışları “sorun” olarak gördüğümüze ilişkin ortak kabullerimizin olması şart. Bu davranışları kendi okul özelinizde belirledikten sonra hangi sorun davranış için nasıl bir destek vereceğinizi bir tablo haline getirebilirsiniz. Örneğin öğrenciyle ne zaman özel olarak konuşacağız, bir davranışı kaç kere tekrarladıktan sonra rehber öğretmenden veya aileden destek isteyeceğiz, davranışı değiştirmek için öğrenciye beklentilerimizi nasıl ileteceğimiz gibi konularda netleşmek elimizi güçlendirecektir.
Öneriler ve Kaynaklar:
Okul davranış politikanızı hazırlarken Olumlu Davranışsal Müdahaleler ve Destek sistemi (PBIS)‘ten yararlanabilirsiniz. PBIS; öğrencilerin davranışsal, akademik, sosyal, duygusal ve zihinsel sağlığını destekleyen kanıta dayalı katmanlı bir çerçevedir. PBIS, sosyal duygusal yeterliliği, akademik başarıyı ve okul iklimini geliştirir. Aynı zamanda öğretmen sağlığını ve refahını da artırır. Herkesin başarılı olacağı pozitif, öngörülebilir, eşitlikçi ve güvenli öğrenme ortamları yaratmanın bir yoludur. PBIS tarafından hazırlanan davranış destek sistemine bu linkten ulaşabilirsiniz.
Okulunuzda öğretmenlerin öğrencilerle sağlıklı iletişim kurmalarını garanti almak için çocuk koruma politikasını devreye alabilirsiniz. Türkiye’de çok az sayıda özel okulda bu sistem var. Açık okul kavramını benimseyip geliştirdiği politikaları toplumla paylaşan ve çok takdir ettiğim okullardan biri de Hisar Okulları. Hisar Okullarının çocuk koruma politikasını bu linkten indirebilirsiniz.
Bu konuyla ilgili yaralanabileceğiniz bir başka kaynak, High Speed Training tarafından ücretsiz olarak paylaşılan “Child Protection Safeguarding Children Policy“ Bu kaynağı revize ederek kendi okulunuza uygun hale getirebilirsiniz.
Dünyada ve Türkiye’deki okullarda akademik konulara öncelik verme baskısı, sosyal duygusal öğrenmeyi ikinci plana itiyor. Oysa ki eğitimi bütüncül bir yaklaşımla ele alınmamasından en çok akademik sonuçlar etkileniyor. Olumlu davranış yönetimine destek olan alanlardan biri de konuyu proaktif bir yaklaşımla ele almamızı sağlayan Sosyal Duygusal Öğrenme yaklaşımı. Bu yaklaşımı müfredatına entegre eden ve düzenli olarak uygulayan okullarda davranış problemlerinin azaldığına yönelik çok sayıda kanıt var. Türkiye’de sosyal duygusal öğrenme üzerine çok başarılı çalışmalar yürüten Sosyal Duygusal Öğrenme Akademisinden bu konuda destek alabilirsiniz.
Okullarımızda nezaketi yaygınlaştırmak için yapabileceklerimizden biri de “nezaket müfredatı” oluşturmak. Bu konuyla ilgili Random Acts Of Kindness Foundation tarafından geliştirilen Sınıfta Nezaket müfredatından yararlanabilirsiniz. Okul öncesinden liseye kadar her sınıf düzeyinde ayrı ayrı hazırlanmış ders planları 6 haftalık 6 üniteden oluşuyor: Saygı, özen, kapsayıcılık, bütünlük, sorumluluk, cesaret
Toplamda 36 hafta süren “Sınıfta Nezaket” müfredatı, Akademik, Sosyal ve Duygusal Öğrenme İşbirliği (CASEL), tarafından ödül kazanmış kanıta dayalı bir müfredat.
Bu kaynakların, okulunuzda sorun davranışları pozitif bir bakış açısıyla ele almanız için sizlere rehberlik edeceğine inanıyor ve tüm okulları “Akran nezaketine evet!” demeye davet ediyorum.