Bir an, Dünya’nın insan yaşamından yoksun olduğunu, onun üzerinde sadece bitki ve hayvanların bulunduğunu hayal edin. Sizce o hala bir geçmişe ve geleceğe sahip olur muydu? Bu durumda zamandan yine de anlamlı bir biçimde söz edebilir miydik? Eğer orada “Saat kaç?” ya da “Bugün günlerden ne?” diye soracak biri yoksa, bu sorular gerçekten anlamsız olacaklardı. Meşe ağacı ya da kartal böyle bir soru karşısında şaşırabilirdi. “Ne zamanı?” diye soracaklardı onlar. “Eh, elbette o şimdi’dir. Zaman şimdidir. Başka ne olabilir ki?” Eckhart Tolle
Beni tanıyanlar pek, hatta neredeyse hiç televizyon seyretmediğimi bilirler. Dün akşam nasıl olduysa kumandayı elime aldım ve neler var diye bakayım dedim. Dikkatimi çeken ve bana Eckhart Tolle’un yukarıdaki satırlarını düşündürten haber şu oldu: Güney Pasifik’teki Samoa ada devleti, Avustralya ile aynı saat dilimini kullanmak için saatlerini 23 saat ileri alacakmış. Başka bir deyişle 30 Aralık gününü yani bugünü hiç yaşamayacaklarmış. Bu haber zamanın derin illüzyonunu ya da zamanın bir illüzyondan ibaret olduğunu hatırlattı bana.
Nedense yeni bir yıla girerken pek sevinemem ben, aksine bir hüzün kaplar içimi. Çocukluğumun televizyonunda kocaman kocaman harflerle “Hoş geldin 1984, güle güle 1983” yazan görüntüsü canlanır gözümün önünde. Ardından diğer yıllar. Hoşgeldin, güle güle, hoşgeldin, güle güle…Bir bir uğurlanır hepsi.
Annemin rosto köfte, iç pilav, lahana sarması, rus salatası, bisküvili pasta, çerez ve koladan oluşan menüleri gelir aklıma. Normal zamanda hepsini bir arada kolay kolay bulamayacağımız bu sofraya oturmak nasıl da mutlu ederdi hepimizi. Misafir yemek takımlarını çıkarırdık yılbaşı akşamları, bir başkası için değil kendimiz için. Daha bulaşık makinelerini pek yaygın değildi; buna rağmen bulaşıkları da umarsamaz, herkese çift tabak koyardık. Kolalarımızı annemin çeyizlik kadehlerinde içerdik. Yaşımız küçük olmasına rağmen yemeğimizi çatal bıçakla yerdik ve benden iki yaş büyük ablamla sofrada bakıştığımızda birbirimize kibar olmamız gerektiğini hatırlatan bir şifreyi fısıldardık. Vazomuzda Sakarya’daki çiçekçilerden alınmış yılbaşı çiçeği…
Şimdi hala her yılbaşında sorarım anneme ne pişirdin diye? O da üşengeç bir şekilde sayar. Anlarsın ki o zaman ne yediğinin bir önemi yok, önemli olan o hazırlık sürecini, heyecanını paylaşabilmek ve birlikte oturabilmek sofraya. Annem ben küçükken şöyle derdi bana: “Bak yemeyecektim, senin yüzünden yedim, öyle bir heveslendiriyorsun ki insanı.” Sanırım işin püf noktası, bu hevesi yaşın kaç olursa olsun, aradan kaç sene geçerse geçsin kaybetmemekte yatıyor.
Bunları hatırlamak duygulandırdı beni. Yazmaya başlarken tam olarak yazmak istediğim şey bu değildi aslında.
Şunu biliyorum ki 2012 bize bir şey getirmeyecek. Her şeyi kendimize biz hediye edeceğiz, yaparak ve yaşayarak. Geçmiş ve geleceğin büyük yanılsamasından kurtulup şu anda ve burada olarak. Bu nedenle bütün sevdiklerime ve kendime, yapmak istediklerimizi gerçekleştirecek gücü, yine kendi içimizde bulacağımız bir yıl diliyorum.
Aysun Yağcı
Zaman, dilsiz çocuk, Zaman…
bana neler söylemek istedin?
sözcüklere yağan kar´dın
izini yitirdim bakışlarda
bir külün içinden okuyuşlarda
kar´dın, kendini küredinZaman, dilsiz çocuk, Zaman…
sözcüklerin ardında duran
melektin, kendini okuyan
Söz´ün geldiği durumu
yaprak ve külden olduğumu
belki onlarda söyledinZaman, dilsiz çocuk, Zaman…
Hilmi Yavuz
Ne mutlu bana ki güne hatta yıla Sevgili Aysun ‘un içten,sade bir o kadar da zengin yazısıyla başladım..=)))).Teşekkürler Aysun…
güzel insan,sevgili aysun!sıcacık yüreğin gerçekten kalemine öyle bir yansıyor ki,her ne zaman yazını okusam içim ısınıyor,yüreğim sıcacık oluyor.iyi ki varsın!İyi ki yazıyorsun!2012 de de gene hep yaz,güzelliklerden,iyiliklerden dem vur ki;bizleri,hepimizi,herkesi birleştir,buluştur diyorum canım benin!ayrıca dediğin gibi 2012 ,tıpkı diğerleri gibi, geldi işte!onu iyi yapacak ,güzel yapacak bizleriz!yaparak,yazarak,paylaşarak,çoğalarak….seni çook seviyorum!
Hilal ablacım sizin bu güzel yorumunuz da benim içimi ısıttı. 2011 giderayak bana sizin gibi değerli dostlar verdi. Bu nedenle ne kadar şükretsem az. Yeni yılda daha çok görüşmek dileğiyle….
Fatma Gülsevil Öğretmenim, siz de benim bu yıldan en güzel kazançlarımdan birisiniz. Sevgiyle öpüyorum sizi. Çocuklarınızla birlikte sağlıklı yıllar diliyorum.
Aysuncum, evet belki hep birlikte olduğumuz o eski yılbaşı sofralarımız olmuyor artık, kolalarımızı kendi çeyizimizdeki kadehlerle içiyoruz anneminki yerine ve kendi çocuklarımız için bisküvi pastası yapıyoruz ama hafızalarımızda hep o eski yılbaşıları nedense.. tekrar hatırlattığın için teşekkürler
Seni çok seviyorum ve sevgiyle öpüyorum