İlk ders gözlemim Ankara Ayrancı lisesinde olmuştu. 9. sınıflarda Ahmet Haşim’in bir şiiri üzerinden belirli kazanımları verecektim. Üniversiteden danışman hocam da beni izleyecek ve geribildirim verecekti. O anın fotoğrafı hala capcanlı durur aklımda. Hatırladıkça o zamanki “ben”in içine girer, aynı yerde durur ve öğrencilere o gözle bakarım.
Dersten sonra hocam bana hiç unutmayacağım şu geribildirimi verdi: “Saydım, tam 52 kere ‘di mi’ dedin? Üstelik “değil mi” şeklinde de söylemedin. Böyle yaparsan öğrenciler senin adını ‘dimi Aysun ’ koyarlar.” dedi. Hiç beklemediğim bir geribildirimdi ve neye uğradığımı şaşırmıştım. Şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz filmi geri sardım. Evet, hocam çok haklıydı. Bu kelimeyi gerçekten de çok fazla kullanıyordum üstelik bu kadar kısa sürede böylesine çok kullandığımın farkında değildim.
Bir sorunu farkındalık düzeyine getirmek, onu çözmek adına önemli bir adım. “Dimi” farkındalığı meslek hayatımda sınıfta dilin kullanımıyla ilgili çok dikkatli olmamı sağlamış ve bunun gibi gereksiz pek çok kelimeyi daha yolun başında fark ederek lügatımdan uzaklaştırmamı sağlamıştır.
Buna rağmen öğretmenlik hayatım, böylesine gerçekçi geribildirimlerin yokluğunda kendimi yakalamalarla geçen bir süreç olmuştur.
Bir keresinde öğrenciler tahtaya gelerek sırayla yazdıklarını okuyorlar. Okumaları bittikten sonra yerlerine geçerken mutlaka kendilerine teşekkür ediyorum ama bir öğrencimden sonra –ki kendini çok başarılı bir şekilde ifade etmişti.” Büyük bir coşkuyla “Harika olmuş!” deyiverdim. O anda ön sıralarda oturan öğrencilerden biri: “Bizimki hiçbir zaman harika olamaz zaten.” dedi.
Kendimi o kadar kötü hissettim ki üstelik benden övgü alan öğrenci de arkadaşlarının karşısında son derece mahçup olmuştu. Durumu toparlamak için yazısını okuyan her öğrenciden sonra bildiğim ne kadar “güzel, şahane, muhteşem… vb” iltifat varsa sıralamaya başladım. Bir süre sonra bu şakayla karışık oyuna öğrenciler de katılmaya başladı. Artık birisi yazısını okuduğunda sınıf da hep birlikte ve abartarak “olağanüstü” demeye başlamıştı. Olağanüstü, şahane, muhteşem, harika sözleri havada uçuşuyordu ve öğrenciler çok eğleniyordu. Her ne kadar çocukların eğlencesine katılıp eğleniyor gözüksem de çok önemli bir hatayla yüzleşmiş olmanın şaşkınlığını yaşıyordum.
Bu hata, sınıfta birisine söylediğinizde diğerlerini incitmeyen ve sahibini de diğerlerinin önünde mahçup etmeyen gerçekçi geribildirimler üzerine düşünme sürecimi başlatan hatalarımdan biridir.
Sonraki süreçte tahtaya çıkan öğrencilerimi her zamankinden daha dikkatli dinlemeye başladım. Odağım, onların gerçekten iyi yaptıkları şeylerdi ve eğer dikkat edersem başarısız bir yazıda bile takdire değer bir şey bulabilirdim. Üstelik sahici şeyler… Buldum da…
“Mekanı gözlerimizin önünde canlandırmış olman senin ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu gösteriyor.”
“Kullandığın kelimelerin zenginliğinden çok kitap okuduğun anlaşılıyor.”
“Çok yaratıcı bir karakter, bu karakteri yaratırken nelerden esinlendin?”
“Yaptığın benzetmeler, yazına şiirsel bir hava vermiş.”
Kullandığım dilin değiştiğini öğrenciler de farkındaydı. Başlangıçta bunları dile getirirken öğrencilerle birbirimize muzip muzip gülümsüyorduk. Sonra öylesine doğallaştı ki durum. Arkadaşlarına kendileri de geribildirim vermek istediler. Seve seve kabul ettim. Olumsuz geri dönüt verirken kişiliğe yönelik olmamasıyla ilgili kuralımızı koyduktan sonra geribildirim sürecine onlar da dahil olmaya başladılar. Bir öğrencinin okuması bittikten sonra geribildirimleri önce öğrencilerden alıyor sonra eklemek istediğim şeyler varsa belirtiyordum. Sınıfta son derece saygılı bir geribildirim kültürü yeşermeye başlamıştı:
“Bazı kelimeler çok tekrar edilmiş yine de sonucu beklenmedik bir şekilde bağlamandan çok etkilendim. ”
Sonrasında neler mi oldu?
Geribildirim alıyor olmak öğrencilerin yazdıklarını okuma isteğini belirgin bir şekilde artırdı. Öğrencilerin ödev olmadan da yazmaya ve yazdıklarını paylaşmaya olan istekleri arttı. Geribildirimin sihri sayesinde sınıfa bambaşka bir hava gelmişti ve bu havayı soluyan herkes o sınıfın içinde birlikte olmaktan, paylaşmaktan, üretmekten büyük mutluluk duymaya başladı.
Tüm bunlar deneyim içerisinde farkındalığımıza taşıyabildiklerimiz. Bir de taşıyamadıklarımız var elbette. Hatalardan ders almanın dayanılmaz hafifliğini bir kenara bırakacak olursak okulunuzda size gerçekçi geribildirimler veren bir meslektaşınızın varlığı, meslekte daha çabuk yol kat etmenizi sağlıyor. Böyle biri yoksa, ne diyelim hatalardan ders almaya devam…
Aysun Yağcı
Mesleğini severek yapanların en önemli niteliğinin, otantik yaşantılar aracılığıyla kendini var etmek olduğunu düşünmüşümdür hep. Sınıfta kendinizi var ediyorsanız, ortaya koyduklarınızla “Kendi kendinin koçu olmak,” mümkün olabiliyor. Aysun hocam; sizin de etkili bir şekilde vurguladığınız gibi,biraz şanlıysanız gerçek kabul iletilerinden oluşturulmuş geri bildirim veren bir meslektaşınız var demektir. Ve bir başka şans ise deneyimlerini paylaşan meslektaşlara sahip olmak. İyi ki varsınız, ve iyi ki yazarak farkında olmamızı destekliyorsunuz.
Mülakatlarda öğretmenlere: “Şimdiye kadar aldığınız en iyi geribildirim neydi?” diye soruyorum. Uzun uzun düşünüyorlar. Benim fazla düşünmeme gerek kalmıyor; çünkü sizin gibi kabul iletilerini esirgemeyen, yazmaya, üretmeye paylaşmaya teşvik eden meslektaşlarım var. Bu nedenle kendimi çok şanslı hissediyorum. Desteğiniz için teşekkürler.
Aysun Öğretmenim paylaşımınla geri bildirimin insan hayatında ister çocuk ister yetişkin olsun ne derece önem taşıdığını bir kez daha anladım..hayatın güzel anlamlı olabilmesi için belki de olumlu düşünme yetimizi geliştirmek ve geri bildirimlerimizde bu dili daha çok kullanmak gerekiyor iyi ki varsın
Teşekkürler Hoşeda. Geribildirim vermenin sırrı çok iyi bir dinleyici olmaktan ve senin dediğin gibi olumlu düşünmekten geçiyor.
Geri bildirim vermek için yılın sonunu bekleyen yöneticilere bir sözüm olacak benim: Eylülden hazirana kadar geçen süreçte öğretmenlerin sınıflarıyla resim sergileri, müzik dinletileri, tiyatro gösterileri vb. sosyal aktiviteleri oluyor. Sabah törenleri oluyor, milli bayram törenleri oluyor… Yönetici, bütün bu emeklere yıl sonu öğretmenler kurulu toplantısında “Topluca hepinize teşekkür ediyorum.”derse bunun biz öğretmenler için hiçbir değeri yoktur. Bir lider, olumlu ya da olumsuz geribildirimini sıcağı sıcağına vermelidir. Bizler nasıl ki öğrencilerimizin nabzını tutuyor ve bir duruma derhal müdahale edip pozisyonu olumluya doğru çevirebiliyorsak – ki bizler de sınıfımızın lideriyiz, o halde okuldaki diğer liderler de görevlerinin ne kadar nazik olduğunun bilincinde olmalılar.
Beyhan öğretmenim, o kadar önemli bir konuya değinmişsiniz ki… Kendim de yıllarca özel okulda öğretmenlik yapmış bir eğitim lideri olarak bu sene farklı bir uygulama yapalım dedik ve öğretmenlerimize yaptıkları etkinliklerden sonra kişiye özel sertifika hazırladık. Sertifikada öğretmenin yaptığı etkinliğin katkısını ve değerini ifade eden onurlandırıcı bir cümle olmasına özen gösterdik. Bu öğretmenlerimizin de çok hoşuna gitti. Sene sonundaki toplantıda da öğretmenlere topluca teşekkür etmek yerine çok ayrıntılı bir şekilde sebepleri bildirerek tek tek teşekkür ettik. Öğretmenin nabzını tutmak sizin de dediğiniz gibi çok önemli. Değerli yorumunuz ve katkınız için çok teşekkür ederim.
Anlaşılmak çok güzel bir duygu. Teşekkür ederim Aysun öğretmenim.