Okulların eğitim felsefelerini yazanlar kimler? Kurucular mı, müdürler mi, öğretmenler mi yoksa daha büyük okullarda bu iş için özel görevlendirilmiş kişiler mi? Yoksa tüm paydaşlardan oluşan bir kurul mu?
Hikaye, çok değil bundan on beş yıl öncesine dayanır. Zincir okullar ya da şubelerinin ortaya çıkmadığı, eli kulağında olduğu yıllar. Büyük şehirlerde olan okulların flash eklentili, son derece geç açılan ve o zamanlar için özenilecek sayfalarına bakıp bizim de bir web sayfamız olsa diye iç geçirilir. Web sayfası kurumsallığın en önemli göstergesidir çünkü.
Web sayfası yapılmaya başlanır, bu sefer de içerik sıkıntısı baş gösterir. Diğer okulların hazırladıkları bölümlere bakılır. Acilen okulun tarihçesi, vizyon, misyon, felsefe ve temel ilkeler gereklidir. Çoğu okulda olduğu gibi yazma yeteneğinin iyi olduğu düşünülen bir Türkçe öğretmenine görev verilir. Türkçe öğretmeni, bunun okuldaki tüm paydaşlarla birlikte belirlenmesi gerektiğinin doğru olduğunu söylese, hatta ısrar etse de, şimdilik vakit çok az olduğu için hemen bir şeyler yazması gerektiği, zaman olduğunda üzerinden tekrar geçilebileceği vurgulanır.
Vizyon, misyon ve eğitim felsefesinin nasıl yazılacağı ile ilgili bilgisi olmayan Türkçe öğretmeni, o zamanlarda web sayfası olan tüm okulların sayfalarına girerek vizyon, misyon cümlelerini okur ve en sonunda edindiği çıkarımlar ve okuldaki mevcut durum gözlemlerinden elde ettiklerini harmanlayarak – Okulların çoğunun üstü kapalı bir eğitim felsefesi vardır çünkü – verilen görevi tamamlar. Müdür okur, bir iki ufak kelime değişikliği yapılır ve yeni yapılan web sayfasından bu bilgiler ilan edilir. Bir daha dönüp bakmak ise bugüne kadar mümkün olmaz.
Oysa eğitim felsefesi yaşayan bir organizma gibidir ve kendini her gün yeniden inşa etmek zorundadır. Roland Barth “Öğretme Yürekleriyle Öğrensinler” kitabında şunu sorar eğitimcilere: “Okulun eğitim felsefesini okul kapısının üstünde duran mermere mi kazımalıdır, yoksa sürekli geliştirip güncelleneceğini kabul ederek kurşun kalem ya da tebeşirle mi yazmalıdır?” Bu soruya verilen cevap, bizim edimlerimizi de belirler.
Biz eğitimcilerden eğitim felsefemizi tanımlamamızın beklendiği sayılı zamanlardan diğeri ise iş görüşmeleridir. Eğitim felsefemizin ne olduğu, mülakatlarda gelebilecek en muhtemel sorulardan biridir ve az çok her aday zihninde birtakım cümleleri kurgulayarak görüşmeye gider. İşe girdikten sonra ise davranışların altında yatan bu meta modeller üzerine düşünme işlemi bir yana bırakılır, ta ki aynı davranışların gösterilip aynı sonuçların üretilemediği güne kadar.
Kimi öğretmenler bu zihniyet dönüşümünü herkesten önce tamamlayarak ekibin içinde bir nevi lokomotif görevi görürler, kimileri ise rüzgar kendilerini sürükleyinceye kadar beklerler. İkinci aşama, hem sürüklenen hem de sürükleyenler için sancılı bir süreçtir. Okullarda değişimi yönetmenin başarısı buna bağlıdır diyebiliriz.
Oysaki zihniyet ancak felsefi tartışmalarla dönüşür. Bununla birlikte içinde bulunulan ve “koşuşturmaca” adı verilen hızlı yaşam, çoğu zaman buna izin vermez. Bunun için eğitimcilerin yetiştirilmesi gereken işlerin baskısından bir nebze uzaklaştıkları ve zihinlerinin yavaşladığı bir dönemde yani uzun bir yaz tatili sonrası, eğitim felsefelerini gözden geçirmeleri için doğru zaman olduğunu söyleyebiliriz.
Zinn, kişisel eğitim felsefesini belirlemenin faydalarını şu şekilde ifade eder:
Kişisel Eğitim Felsefesinin Faydaları:
- Eğitimsel yargılara varmak ve kararlar almak için bütünleşik ve tutarlı bir temel
- Eğitim alanında daha iyi sorular sormak ve daha iyi cevaplar vermek için bir çerçeve
- Neyin kayda değer, neyin önemsiz ve neyin daha az önemli olduğunu ayırmak için yardım
- Kişinin hayatına ve işine geniş bir bakış açısı ve artan bir anlam yaratma duygusu
- Öğretmenin inançları ya da değerleri ile günlük faaliyetleri ve aldığı kararlar arasında daha fazla uyum
- Öğrenciler, ders konuları ve okul dışındaki dünya arasındaki ilişkilere karşı anlayış
- Bir eğitim ekibinin, öğretmenlerin ve okul yönetiminin arasındaki karşılıklı anlayış ve verimli çalışma ilişkisine yönelik bir zemin
Atölye Çalışması
İşte bu düşüncelerle eğitim felsefemizi yeniden keşfetmek üzerine hazırladığımız “Eğitim Felsefeni Keşfet” atölye çalışmasından bahsetmek istiyorum sizlere:
Atölye çalışmasına başlamadan önce cevabını öğrenmek istediğimiz sorular şunlardı:
- Okuldaki öğretmenler kişisel eğitim felsefelerinin ne kadar farkındalar?
- Öğretmenler, çalıştıkları okulun eğitim felsefesinin ne kadar farkındalar?
- Öğretmenlerin eğitim felsefeleriyle okulun eğitim felsefesi ne kadar örtüşüyor?
- Öğretmenler, hangi noktalarda kendileriyle ya da okulun felsefesiyle çelişiyorlar?
- Okuldaki öğretmenlerin sahip oldukları felsefelerin ağırlıklı profili ne?
- Öğretmelerin kişisel eğitim felsefelerini daha iyi ifade etmelerini sağlamak mümkün mü?
- Son olarak okul için tüm öğretmenlerin katılımıyla çoğunluğun hem fikir olduğu yeni bir felsefe tanımlayabilmek mümkün mü?
Atölyenin başında öğretmenlere birer kağıt verdik ve kağıdın ön yüzüne kişisel eğitim felsefelerini, arka yüzüne ise okulun eğitim felsefesini yazmalarını istedik. Okulun eğitim felsefesini hatırlayamayanlar için ne olduğunu düşünüyorlarsa onu yazmaları gerektiğini ifade ettik.
Yazılanlardan örnekler:
- Her birey özeldir. Öğrenme güdüsü ile doğar ve biz öğretmenlere düşen en önemli görev onların doğasını değiştirmeye çalışmadan yönlendirmektir.
- Öğrenci odaklı, bilişsel süreçlerin devrede olduğu yenilikçi bir sistem
- Kurallar çerçevesinde sorumluluk bilinci ile yaparak, yaşayarak, deneyerek grup bilinci ile yapılan çalışmalar
- Adil, açık, etkili iletişim, veliyle işbirliği, Atatürkçü, toplumsal değerlere bağlı, evrene duyarlı özgür bireyler yetiştirmek
- Öğrencilerin bireysel algılama ve öğrenme farklılıklarını göz önünde bulundurarak birey olma sürecini tamamlamalarına yardımcı olmak
- Öğrencilerin demokratik bir ortamda ve eşit bir çerçevede eğitim aldığı, düşüncelerini özgürce ifade ettiği, özgür ve saygılı bir eğitim ortamı
- Okulda yaşamı öğrenen, karşılaştığı sıkıntıları çözebilen, yaratıcı, farkındalığı yüksek, sorumluluk sahibi, aydın bireyler yetiştirmek
İkinci aşamada öğretmenlere kişisel eğitim felsefelerini ifade etmelerini kolaylaştıracak beş soru sorduk ve bunları cevaplamalarını istedik:
- Öğretmenliğini yaptığınız dersin ya da derslerin programını düşündüğünüzde diğerlerinden daha fazla vurgulamayı düşündüğünüz konular var mı? Somut bir örnekle nedenini açıklayınız.
- Ağırlıklı olarak işbirliğine dayalı öğrenmeye mi yoksa bireysel öğrenmeye mi odaklanan öğretim stratejileri kullanıyorsunuz?
- Hangi sınıf materyallerini kullanıyorsunuz? Onlara neler ekleyeceksiniz?
- Öğrencilerinizi öğrenen olarak ne kadar zorlamak istiyorsunuz ve onların bireysel gelişimlerini ne kadar desteklemek istiyorsunuz?
- Öğrencilerinize öğretebileceğiniz en önemli şeyler neler? Belirlenmiş müfredatın dışında başka bir şeylere daha yer verecek olsanız bunlar neler olurdu?
Cevaplama işlemi bittikten sonra her sorunun cevabı üzerine öğretmenlerin yorumlarını aldık. En çok üzerinde durduğumuz sorular, öğrencileri gerçekte ne kadar zorlamak istediğimiz ve müfredatın dışında yer vermek istediğimiz şeylerdi. Son günlerde sınav sisteminin getirdiği dayatmaların bizi sürüklediği noktada kolay sorarak aslında öğrencilerimize nasıl da kötülük yaptığımızı sorguladık. Eğitim ve öğretim arasındaki dengenin hep sınavdan yana bozulmasının öğrencilerimize öğretebileceğimiz daha önemli şeylerin önüne geçmesinin bizde yarattığı pişmanlıklar üzerine konuştuk.
Sıra eğitim felsefemizi tanımlamaya gelmişti. Öğretmenlere Katzenmeyer ve Moller’in hazırlamış olduğu eğitim felsefesi envanterini dağıttık. Envanter, öğretmenlerin beş temel eğitim felsefesinden hangisinin veya hangilerinin özelliklerini daha çok gösterdiklerini ortaya çıkarmak üzere hazırlanmıştı.
Böylece öğretmenlerin davranışçı, kapsamlı, insancıl, ilerlemeci ve sosyal değişimci olmak üzere beş temel eğitim felsefesi ve envanterdeki puanların dağılımına göre davranışçı- kapsamlı, ilerlemeci – insancıl, davranışçı – ilerlemeci, ilerlemeci- sosyal değişimci kombinasyonların hangisine sahip oldukları ortaya çıkmış oldu. Tüm gruplardan sonuçları aldık ve okulumuz öğretmenlerin ağırlıklı olarak sahip oldukları eğitim felsefesi de belli oldu: İlerlemeci, insancıl
Çıkan sonuçlar üzerine öğretmenlerle paylaşım yaptıktan sonra gruplara bu beş eğitim felsefesinin özelliklerinin bulunduğu çalışma notları dağıttık ve işbirlikli öğrenme yöntemiyle konuyu birbirleriyle paylaşmalarını sağladık.
Edinilen bilgilerden sonra sıra, kişisel eğitim felsefesini yeniden yazma aşamasına gelmişti. Envanter sonuçlarından ve çalışma kağıtlarından hareketle öğretmenlerin eğitim felsefelerini yeniden yazmalarını istedik. Öğretmenlere yazmak için ipucu kağıtları dağıttık ve felsefelerini ifade ederken eğitimin amaçları, öğretilecek ya da vurgulanacak içerik, anlatım ve değerlendirme yöntemleri, öğretmen rolleri, öğrenci rolleri ve karakterleri bakımından beş ana başlıkta sınıflandırmalarının yazma işlemini daha kolaylaştıracağını söyledik.
Çalışma sonunda yazılan kişisel eğitim felsefelerinden örnekler:
- Ben insancıl felsefeyi benimsiyorum. Çünkü bireysel farklılıklar benim için önemli. Demokratik ortama önem veren, cezalandırıcı yaklaşımı benimsemeyen fikirlere sahibim. Benim öğretmen olarak öncelikli rolüm, her öğrenci için anlamlı olan öğrenme faaliyetlerini yönetmek değil kolaylaştırmaktır.
- Öğrencilerin ihtiyaç ve deneyimlerinin göz önünde bulundurulduğu ve öğrencilerin öğrenme sürecinde etkin oldukları, pratik bilgi ve problem çözme becerilerinin kazandırıldığı bir eğitim felsefesini benimsiyorum.
- Demokratik bir toplum içinde sorumluluk bilinciyle yaşayan, toplumu dönüştürebilecek bilgi birikimine sahip, kültürlü, farkındalığı gelişmiş, denetleyen, sonuçları tahmin eden bir felsefeyi benimsiyorum.
- Benim eğitim felsefem, ilerlemeci felsefe. Çünkü öğrencilerin ihtiyaçlarına önem veririm. Farklı kültürlerden öğrencilere saygı duyarım. Özellikle öğrencilerimin dersimde etkin rol almalarını isterim. Çünkü yaparak yaşayarak öğrenme her zaman daha kalıcı olur. Öğrencilerimin sorumlu yurttaş olmalarını isterim. Demokratik idealler üzerine yoğrulmalarını isterim. Bunun için de elimden geleni yaparım. Öğrencilerimi kendi kapasiteleri doğrultusunda yönlendiririm. İşbirlikçi öğretim yöntemlerini kullanarak öğrencilerimin grup içi performanslarını görmek isterim.
- Özgürlük ve özerkliğe, güvene, işbirliğine, katılıma ve kendi kontrolümüzdeki öğrenmeye vurgu yaparım. Eğitimdeki temel felsefem “değer verme” kavramıdır. Öğrencilerimin hayatlarının geri kalanında faydalanmaları en muhtemel olan konuları ve içeriği seçerek işe başlarım. Öğrencilerin eşit katılımıyla birlikte belirgin sosyal, kültürel, siyasi ya da ekonomik kavramları belirler ve öğrenme faaliyetlerini öğrencilerin bir sosyal değişime katkı sağlayabilmelerine yardımcı olacak şekilde planlarım.
- Envanteri uygulamadan önce düşündüğüm eğitim felsefem ile envanter sonucunda ortaya çıkan sonuç aynı: İnsancıl. Eğitimin öncelikli amacının bireylerin kendini gerçekleştirmesine uygun ortam hazırladığı, davranış değişikliğinden ziyade kişisel gelişim ve olgunlaşmayı sağladığı, otonom bireylerin öğrenme sorumluluğunu üstlendiği, kendi kendine keşfetmeye ve öğrenmeye vurgu yapan, değer verme ve öz disiplinin temel kavramları olduğu, dünyada neler olup bittiğine dair keşif ve eleştirel çıkarımlar yapmaya fırsat tanıyan ve önceki öğrenmeleri değerlendiren bir felsefe
- Öncelikle hedeflerimi belirleyip ona göre bir yol izlerim. Konuları öğrencilerin ilgi alanlarıyla örneklendirmeye çalışırım. Onlara problem çözme, uygulama olanakları sağlarım, böyle tam bir öğrenme amaçlarım. Öğreteceğim konuya başlarken öğrencilerimin düşüncelerini benimle paylaşmalarını isterim, bu konu hakkında ne düşünüyorlar, nasıl etkinliklerle daha rahat hissederler? Öğrencilerin hislerinin öğrenmelerini etkilediklerini, psikolojik durumlarının o günkü modlarının sınıfa yansıdığını düşünürüm. Her öğrencinin farklı şekilde farklı metotlarla öğrendiğinin bilincinde olduğum için bu farklılıkları değerlendirip desteklerim. Beceri gelişimlerini ve davranış değişikliklerini artırmayı amaçlarım.
Örneklerde de görüldüğü üzere öğretmenlerin envanteri uygulamadan, temel eğitim felsefeleri üzerine bilgi edinmeden ve kendilerini sorgulamadan önce yazdıkları ile sonrasında yazdıkları arasında hem eğitim jargonunun kullanılması hem de kapsam açısından belirgin farklılıklar oluştu.
Bu çalışma, öğretmen olarak inandığımızı söylediğimiz ve gerçekte yaptığımız şeyler arasındaki ayrımı fark etmemizi sağlayan önemli bir çalışma oldu.
Atölyenin ikinci adımında, okuldaki öğretmenlerin çoğunluğunun sahip olduğu kişisel eğitim felsefelerinden yola çıkarak okul için yeni bir eğitim felsefesi tanımlamaya çalışacağız. Bunun için oluşturulacak gönüllü ekip, tüm yazılanlar ve envanter sonuçlarını göz önünde bulundurarak yeni bir eğitim felsefesi kaleme alacaklar. Böylece okulumuz adına öğretmenlerin çoğunluğunun düşünceleriyle örtüşen, çoğunluğun benimsediği ve benimsendiği için de kolay uygulanabilir bir felsefeyle yola devam etmek mümkün olacak.
Çünkü bir eğitim kurumu için önemli olan süslü laflar etmek değil, uygulanabilir, gerçekçi, tüm çalışanların benimsediği hedeflerle yola çıkmaktır.
Montaigne yüzyıllar önce demiş ki: “Okullarda bize erdemi aramayı ya da bilgeliği kucaklamayı değil ancak bu sözcüklerin türemiş hallerini ve köklerini öğrettiler. Ama asıl önemli soruyu sormak en son aklımıza geliyor: “Daha iyi bir insan, daha bilge biri oldu mu?” Oysa, kimin daha çok şeyden anladığını değil kimin daha iyi anladığını merak etmeliyiz.”
Daha iyi bir insan, daha bilge biri olmak üzerine kafa yormaya başlamanın çok şeyi değiştireceğine inanıyoruz. Siz ne dersiniz?
Kaynak: Marilyn Katzenmeyer, Gayle Moller, “Uyuyan Devi Uyandırmak”, Nobel Yayınları, s. 159-186
Aysun Hanım, yazılarınızı takip ediyorum. Harika bir site oluşturmuşsunuz. Hazırlayanın eline sağlık.