“Müfredatta derinleşmeye gidilecek. Öğretmenlerden ve akademisyenlerden oluşan bir heyet tarafından her kazanıma ait başarı kriterleri belirlendi. Öğretmenlerin, başarı standardının ne ölçüde karşılandığı konusunda karar vermelerine yardımcı olmak için başarı standartlarına açıklamalı çalışma örnekleri eklendi. Milli eğitimin sitesinde yayınlanan yeni müfredatta, öğretmenler her kazanımın üstüne tıkladıklarında, o kazanımla ilgili ayrıntılı içerik bilgisine ve başarı kriterlerine ulaşabilecekler. “
Keşke böyle bir haberle uyansaydık yeni güne…
Bildiğiniz gibi Milli Eğitim Bakanlığı aralık ayında müfredatla ilgili yaptıkları değişiklikleri kamuoyuyla paylaşacak.
MEB’in 2 Kasım 2023’te web sayfasında yaptığı açıklamayı hatırlayalım: Çalıştaylarda, müfredatın genel olarak hem çok ağır hem de çok fazla konuyu içermesi nedeniyle sadeleştirmeye gidilmesi gerekliliği öne çıktı.
Açıklamanın anlatım bozukluğu içermesinden mi, “müfredat=konu” eşleşmesinden mi yeni açıklanacak müfredatla ilgili ümitvar olamıyorum. Neden mi?
Hadi gelin önce aşağıdaki haber başlıklarına göz atalım:
YKS’de 100 bin aday sıfır çekti.
Türkiye’nin okuma alanındaki puanı, 2003’ten beri düzenli olarak OECD ortalamasının gerisinde kalıyor.
Aşağıdaki tabloda matematik karnemiz görünüyor:
Uluslarası Okuma Becerileri Araştırması (PIRLS) 2021 raporunda Türkiye, haberlerde puanını en çok artıran ikinci ülke olarak lanse edilse de gerçek, 57 ülke içinde 39. sırada yer almamız.
OECD Verilerinde Türkiye Okuma Yazma Alanında Sınıfta Kaldı
Yayınlanan OECD verilerine göre Türkiye’de temel yeteneklere sahip olmayan nüfusu bir hayli yüksek çıktı. Okuma – yazma, okuduğunu anlama, basit matematik işlemleri (7 x 5 gibi) yapamayan nüfus Türkiye nüfusunun yüzde 40’ına tekabül ediyor. Buna göre 35 milyon okuduğunu anlayamıyor ve basit matematik işlemlerini yapamıyor.
Keşke bu sonuçlara konuların çok fazla ve ağır olması sebep olsaydı, işte o zaman konuları sadeleştirmek çözüm olabilirdi.
Birkaç örnekle sorunun esas kaynağını göstermeye çalışacağım; aksi takdirde bu değişiklik de sadece değişiklik olarak kayıtlara geçecek, iyileştirme yapılmamış olacak.
Örneğin, Türkçe dersinde “Şiir yazar.” diye bir kazanım var. 2. sınıfta başlıyor, 8. sınıfa kadar kelimesi kelimesine aynı. Öğrenciler sanki doğuştan şiir yazmayı biliyormuş gibi. Hiçbir içerik bilgisi paylaşılmamış. İkinci sınıfta öğrencinin kaç dizelik bir şiir yazmasını bekliyoruz? Nasıl bir şiir yazarsa onu başarılı sayacağız? Öğretmenler, şiire dair ikinci sınıf düzeyinde ne öğretecekler, 7. sınıfta ne öğretecekler? Seviye seviye içerik bilgisi yok.
Aslında bizdeki kazanımlar, daha çok hedef. Sene sonunda öğrencinin ne yapmasını beklediğimiz. “Şiir yazar.” Tamam güzel; ama sorun, bunun nasıl öğretileceğine ilişkin bir yol haritasının olmaması.
1. sınıftan 8.sınıfa kadar olan “Yazma stratejilerini uygular.” kazanımının açıklaması ilk dört sınıfta yok. 5. sınıftan itibaren şu şekilde bir açıklama eklenmiş:
“Güdümlü, metin tamamlama, bir metni kendi kelimeleri ile yeniden oluşturma, boşluk doldurma, grup olarak yazma gibi yöntem ve tekniklerin kullanılması sağlanır.”
İlkokulda bu kazanımın açıklamasının yapılmamasının sebebini düşünüyorum; ama bulamıyorum. Bir şeyi yapmanın stratejisi varsa bu neden en baştan öğretilmez? Şimdiye kadar size stratejileri vermemiştik, şimdi büyüdünüz artık veriyoruz mu diyeceğiz öğrencilere?
6. sınıfta kazanım açıklaması aynı sadece “serbest, kontrollü, tahminde bulunma” diye ek yapılmış.
7. Sınıfta “Not alma, özet çıkarma, serbest, kontrollü, kelime ve kavram havuzundan seçerek yazma, bir metinden hareketle yazma ve duyulardan hareketle yazma gibi yöntem ve tekniklerin kullanılması sağlanır.” bilgisi eklenmiş.
8. sınıfta ise aynı açıklamaya “eleştirel ve yaratıcı” kelimeleri eklenmiş. Bu kelimeleri kullandığımızda öğrencilerimiz yaratıcı ve eleştirel olabilseler keşke.
Tüm kazanımları dikey olarak incelediğinizde hemen hemen benzer durumla karşılaşıyorsunuz. Her sınıf düzeyini başka bir heyet mi hazırlıyor; yoksa ilkokul seviyesinde kazanımı bilerek belirsiz bırakalım, sonraki seviyelerde de birkaç kelime değiştiririz mi diyorlar? Şimdiye kadar strateji bilmeden yazdınız, şimdi bilince bakalım ne değişecek mi, diyorlar? Anlamak zor.
Gerçek şu ki, 7. sınıf ve 8. sınıfta strateji olarak belirtilmiş yöntemlerin hepsi ilkokulda da rahatlıkla kullanılabilir ve kullanılıyor da. Hal böyleyken öğretmenleri neden bu kadar belirsizlikle baş başa bırakıyoruz? Ders kitabından sıradaki parçayı işlesinler yeter diye mi düşünüyoruz?
“Hazırlıksız konuşma yapar.” kazanımı da keza aynı. Örneğin öğrencilerden ilkokullarda 1 dakikalık bir hazırlıksız konuşma yapmalarını bekliyorken, ortaokulda 2 dakika mı beklesek? Öğrencilere hazırlıksız konuşma yapmanın stratejilerini öğretsek.
Akıcı okuma kavramının altını biraz açsak. Öğrenciler dakikada kaç kelime okuduğunda akıcı okuyor diyebileceğiz? “Anlamlı ve kurallı cümleler yazar.” kazanımında her sınıf düzeyinde kaç kelimelik cümleler kurmalarını bekleceğiz öğrencilerden? Öğrencilerin bu alandaki gelişimlerini nasıl izleyeceğiz ve değerlendireceğiz?
Maalesef tüm bu soruların cevabı yok.
Örneklerde de görüldüğü gibi esas ihtiyacımız olan, kazanımlara hangisini atalım, hangisini bırakalım gözüyle değil, her kazanımı nasıl derinleştirelim ki kalıcı anlamayı ve beceri gelişimini destekleyebilelim gözüyle bakmak.
En başta yer verdiğim bize rüya gibi gelen sistem, Avustralya Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmış. 1. Sınıftan 10. sınıfa kadar ana dili ile ilgili yaptıkları çalışmaları lütfen inceleyin. Diğer derslere de göz atabilirsiniz.
Yapay zeka çağında hala hangi konuyu işlememiz gerektiğini tartışmayı bırakmamızın zamanı gelmedi mi? Öğrencilerimizin temel okur yazarlık ve matematiksel becerilerini geliştirmediğimiz sürece hangi konuyu işlersek işleyelim, değişen bir şey olmayacak.
Yine üzülerek söylüyorum ki müfredat açıklandığında “Bu konuyu müfredattan çıkarmışlar.” diye sızlanan çok öğretmen olacak. Anlatacak konusu olan öğretmen olmak mı, eğitimin anlatmaktan ibaret olmadığını anlamak mı, yorumu size bırakıyorum.