Anasayfa / Eğitim / Neden Okulunuzda “Öğrenci Sesi” Daha Çok Duyulmalı?
Neden Okulunuzda “Öğrenci Sesi” Daha Çok Duyulmalı?

Neden Okulunuzda “Öğrenci Sesi” Daha Çok Duyulmalı?

Sesinin bu okulu doldurmasını istiyorum.

Sesinin, bu topluluğu oluşturan birçok sesten biri olmasını istiyorum.

Sadece konuşmanı değil, dinlemeni istiyorum.

Kendinizi dinleyin: nefesinizi, kalbinizi ve gerçek düşüncelerinizi.

Başkalarını dinlemeni istiyorum.

Bir insanı oluşturan pek çok sesi keşfetmenizi istiyorum.

Sesini bulmanı istiyorum.

Daniel Shinder

Voice 21 öğretmenlerinden Daniel Shinder, her senenin başında öğrencilerine bu mesajı gönderiyor. Ne kadar güçlü bir mesaj öyle değil mi? Böyle bir okulda öğrenci olduğuzu hayal edin. Peki sizin okulunuza “öğrenci sesi” ne kadar hakim?

Bir önceki yazımda “konuşma yoluyla öğrenme” ve “konuşmayı öğrenme” kavramları üzerinde durmuştum. Şimdi bir terazi hayal edelim ve öğrenmek için konuşmayı terazinin sol kefesine koyalım, sağ kefede ise “sunum konuşması” yer alsın. “konuşma yoluyla öğrenme” okuldaki tüm öğretmenleri ilgilendirirken sunum konuşmasının geliştirilmesinden Türkçe ve yabancı dil öğretmenleri sorumludur diyebiliriz. Esas sorun da burada başlıyor. Diğer branş öğretmenlerinin bu sorumluktan haberi yok. Belki de var; ama herkes kendi dersinin kazanımlarını yetiştirmeye çalışmakla öylesine meşgul ki… Elbette bir başka handikap da bunu nasıl geliştirecekleri konusunda kendilerinin de eğitim almamış olması.

Diyolojik öğretimin kurucularından Robin Alexander, konuşmayı yalnızca öğrencilerin geliştirdiği bir dizi beceri olarak görülmemesi gerektiğini savunuyor ve konuşmanın aynı zamanda öğretmenlerin ne söyledikleri ve nasıl söyledikleriyle de ilgili olduğunu açıklıyor. 

Bu nedenle okulunuzda konuşma yoluyla öğrenmeyi dönüştürmek istiyorsanız tüm öğretmenlerin sınıftaki konuşmanın kalitesi hakkında kafa yorması ve mümkünse bu alanda eğitim alması gerekiyor.

Çocuklar, konuşmalarına izin verildiğinde ve konuşmaya davet edildiklerinde konuşurlar. Bu nedenle öğretmenin konuşmayı teşvik etmedeki rolü kaçınılmazdır.

Prof. Robin Alexander

Bugün ne mutlu ki çok sayıda öğretmen çocuklarla felsefe eğitimi alıyor. Herkes çocuklarla felsefe eğitimcisi mi olacak diye düşünebilir ya da felsefe eğitimini moda bir yaklaşım olarak değerlendirebilirsiniz. Bunun eğitim sistemimiz açısından ne kadar değerli bir şey olduğunu anlamak için sınıftaki yansımalarına bakmak gerekiyor.

Çocuklarla felsefe oturumu yapmasa dahi p4c pedagojisi, bir matematik veya fen bilgisi öğretmeninin derslerdeki soru sorma biçimini, çocukları dinleme ve geribildirim verme şeklini kökünden değiştiriyor. Bu pedagoji, öğretmenlerin doğru cevabı hemen söyleme güdüsünü baskılıyor, çocuklara düşünmek için daha çok zaman veriyor, fikirlerini birbirlerinin fikirleri üzerine inşa etmeyi, fikirleri için nedenler sunmalarını, özenle dinlemeyi ve fikirlere saygı duymayı öğretiyor. Okul tanıtımlarında 21. yüzyılın en önemli becerisi olarak lanse ettiğimiz, okulumuzun vizyon cümlesine eklediğimiz eleştirel düşünme, ancak böyle bir sınıf ortamında yeşerebiliyor.

Dolayısıyla konuşma becerisi, okuldaki tüm öğretmenlerin ve yöneticilerin hassasiyetle üzerinde durması gereken bir konu. Kanımca okulların da mesleki gelişim planlamalarının en başında olması gereken bir alan. Üstelik okuldaki tüm öğretmenlerin, konuşma ve düşünme becerileri açısından öğrencilerine rol model olmasının okulun gelişimine parçaların toplamından daha büyük bir etkisi var.

Öncelikle okul olarak kendimize şu güçlü soruları soralım:

“Şimdiye kadar sizin okulunuzda kaç öğretmen konuşma becerilerine yönelik eğitim aldı? Peki siz bir eğitim lideri olarak bu alanda eğitim aldınız mı?”

Hadi yabancı dil ve Türkçe öğretmenlerinin bu eğitimi aldığını düşünelim – ki gerçek hiç de öyle değil – ya da okulunuzda sizin yönlendirmenizle veya kendi imkanlarıyla çocuklarla felsefe eğitimi almış olan öğretmenler olduğunu varsayalım. Sizce bu yeterli mi? Elbette değil.

Öyleyse konuşma becerisini sadece vakit bulunduğunda dil derslerinde ele alınması gereken faydalı bir çalışma olarak görmenin ötesine geçmek ve bu becerinin öğretme ve öğrenmenin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul edecek düzeyde bir zihniyet değişikliğine gitmek için ne bekliyoruz?

Buraya kadar konuya ilginizi çektiğimi ve sizde yaratıcı bir rahatsızlık uyandırdığımı varsayacak olursam şimdi en sevdiğim kısma sıra geldi: Ne yapalım?

Sınıfta

Sınıftaki konuşma nasıl daha etkin hale getirebilir?

  • Öğrencilerle derslerde konuşma ve dinleme konusunda net ve temel kurallar belirleyin. 
  • Öğrencilerden beklediğiniz konuşmayı modelleyin.
  • Daha çok soru sorun ve daha az konuşun.
  • Öğrencilere argümanlarını nasıl destekleyeceklerini gösterin.
  • Öğrencilere hem söyledikleri hem de nasıl söyledikleriyle ilgili geribildirim sağlayın.
  • Öğrencilerin sınıfta fiziksel olarak nasıl gruplandırıldığını ve bunun ihtiyaç duyulan konuşmayı destekleyip desteklemediğini düşünün. Örneğin dörtlü gruplar halinde oturan öğrenciler, sıralar halinde oturan öğrencilere göre farklı konuşma türleri kullanacaklardır.

Okulda

  • Oracy becerilerinin dört alanını (fiziksel, dilsel, bilişsel, sosyal-duygusal) geliştirmek için ayrı bir müfredat oluşturun ve bu müfredata her hafta 2 ders saatini düzenli olarak ayırın.
  • Oracy’i okulunuzda yaygınlaştırmak için bir eylem planı oluşturun ve bu plana tüm paydaşları dahil edin.
  • İlkokuldan itibaren çocuklarla felsefe dersine mümkünse haftada en az bir ders saati ayırmaya çalışın. Mümkün değilse, okul dışı bir profesyonelden yardım alarak çocuklarla felsefe kulübü açın.
  • Okulunuzda münazara kulüpleri kurun ve okullar arası münazara yarışmalarına katılın.
  • Tüm okulun toplandığı sabah saatlerinde serbest kürsü etkinlikleri yaptırın. Öğrenciler seçtikleri bir konuda tüm okula 2 ila 5 dakika arasında değişen sunumlar yapabilirler.
  • Önemli günlerde ve bayramlarda öğretmenlerden çok öğrencilere sunum yaptırın.

Eğitim Liderleri İçin

  • Ders gözlemlerinde sınıftaki öğretmen ve öğrenci konuşma oranlarını gözlemleyin ve öğretmenlere bu alanda geribildirim verin. 40 dakikalık bir derste ideal konuşma oranı öğretmen için % 30 iken öğrenci için % 70 olmalıdır.
  • Ders gözlemlerinde öğretmenlerin öğrencilere soru sorduktan sonra bekleme sürelerine dikkat edin ve öğrencilerin düşünmesi için yeterli zaman ayrılıp ayrılmadığını kontrol edin.
  • Öğretmenlerin ders esnasında kullandıkları soru tiplerini analiz edin. Kapalı uçlu soru ve açık uçlu soru sorma oranına bakın.
  • Öğretmen mesleki gelişim saatlerinde öğretmenlerin konuşma becerilerini geliştirecek etkinlikler düzenleyin. Pecha Kucha etkinlikleri, tek bir konu üzerinde derinlemesine düşünmelerini sağlayan yetişkinler için felsefe oturumları…vb.
  • Öğretmenlere etkin geribildirim verme ve soru sorma stratejileri üzerine eğitimler aldırın. Eğitimlerin etkisini kalıcı kılmak için ders gözlemleri yapın ve öğretmenlere geliştirici geribildirimler verin. Öğretmenlerle odak grup toplantıları yapın. Kısacası konuyu yıl boyunca gündemde tutun.
  • Öğretmenlere mümkünse hitabet eğitimi aldırın ve onların bu konuda kendilerine güvenlerini destekleyin.

Bu listelere sizin de ekleyeceklerinizi duymayı çok isterim.

Hakkında Aysun Yağcı

Öğretmenlik deneyimlerimi, kendimce doğrularımı, okuduklarımı, aldığım eğitimleri, çıkarımlarımı paylaşmaya devam ediyorum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Scroll To Top