Bizler bilim kurgu kitaplarında olduğu gibi şu anda yaşadığımız gerçeklikten yola çıkarak geleceği öngörebiliyoruz. Ama bazen yaşadığımız gerçekliği alt üst eden öyle büyük sıçramalar gerçekleşiyor ki, bize tüm bildiklerimizi unutturuyor.
Neredeyse tüm hafta sonunu ChatGPT’le konuşarak geçirdim. Bir yandan da twitter ve linkedin’deki konu hakkındaki paylaşımları takip ettim. Hemen herkes chatGPT’ye sorduğu soruları ve cevapları paylaşıyor. Çoğunluk, verilen cevaplardaki yanlışları bulup hata bulduğu için seviniyor gibi görünse de tüm yorumların altında saklı olan korkuyu hissetmemek mümkün değil.
ChatGPT, OpenAI tarafından 30 Kasım 2022’de ilk kullanıma sunulduğunda sorduğumuz sorulara verdiği cevaplar bir ortaokul öğrencisinin yazdığı kompozisyon gibiydi, bu bir anlamda rahatlatıcıydı. Aradan dört ay geçmeden programın geldiği nokta için “şaşırtıcı” kelimesi az kalır. Önemli olan, yapay zekanın şu anda hangi seviyede olduğu değil, 4 ay önce nasılken şimdi nasıl olduğu. Bu gelişmeleri geleceğe projekte ettiğinizde şu anda üzerinde çalıştığınız her şeyi bir kenara bırakıp bunu anlamaya kafa yormanın aciliyetiyle yüzleşiyorsunuz.
Karşınızda insansı bir robot olduğunu düşünün. Şu ana kadar insanlığın ürettiği her şeyi biliyor. Yazılmış tüm kitapları okumuş. Mizah, ironi yapabiliyor. Şakadan anlıyor, yaratıcı fikirler sunabiliyor. Tüm sorularınıza saniyeler içinde cevap veriyor, yorulmuyor, şikayet etmiyor ve her saniye kendisini daha da geliştiriyor. Herkes istediği zaman istediği kadar ona ulaşabiliyor ve bu hizmeti neredeyse ücretsiz veriyor. Bunun yaratacağı değişimi hayal edebiliyor musunuz?
Clayton Christensen, “Yenilikçinin İkilemi” adlı kitabında ilk defa yıkıcı inovasyon kavramından bahsediyor. Christensen’e göre işi etkileyen iki farklı teknoloji türü var:
- Sürdürücü teknolojiler: Kuruluşların yaptıkları işte marjinal iyileştirmeler yapmalarına yardımcı olan teknolojik gelişmeleri ifade eder.
- Yıkıcı teknolojiler: Şirketlerin kendi varlıklarını yeniden düşünmelerini gerektiren çılgın ve beklenmedik teknolojik atılımlardır. Bu konuyla ilgili cep telefonlarının sabit hatlı telefonları tarihe gömmesi gibi daha yüzlerce örnek var.
İşte chatGBT yıkıcı ve aynı zamanda dönüştürücü bir teknoloji. Deneyimlediğimiz tüm teknolojik değişimlerde hep aynı döngüyü görüyoruz. -Ki yapay zeka, teknolojik değişimden çok teknolojik bir devrim olarak nitelendiriliyor.- İlk önce şaşırma, sonra bundan bir şey çıkmaz tepkileri, sonra direnç, en sonunda da teslim olma. Napster ve Spotify şirketleri de ilk kurulduklarında müzik endüstrisi ile aynı süreçlerden geçti. Şu anda görsel medya endüstrisi de Midjourney’nin (sadece metne bakarak görsel üreten yapay zeka motoru) ortaya çıkmasıyla beraber yapay zeka ile üretilmiş görsellere ne yapacağını şaşırmış durumda. Örneğin stok görsel pazarının önemli şirketlerinden biri olan Getty Images, son dönemde yapay zeka kullanılarak üretilen eserlerin platformda satışını telif problemleri yaratabileceği endişesiyle yasakladı.
Rekabette avantaj sağlayacak teknolojik bir değişim söz konusu olduğunda etik kaygılar bu değişimin önüne geçemiyor. Etik kaygılar değişimi değil, değişim talebi etik anlayışlarımızı yeniden şekillendiriyor. Bu etik ikilemler üzerine düşünmek ve tartışmak için zamanımızın çok sınırlı olması da cabası. Okullar ve eğitim sistemimiz de aynı etik ikilemlerle karşı karşıya. Eğitim sisteminin uzun zamandır içinde bulunduğu açmazları düşündüğümüzde işler daha da çetrefilleşiyor.
Şu anda yapay zeka, Amerika’daki en zorlu avukatlık sınavını ve tıpta uzmanlık sınavını geçebiliyor. Hatta geçtiğimiz günlerde ABD’de bir hukuk firması, yapay zeka kullanarak danışmanlık hizmeti veren DoNotPay adlı şirketi ‘ruhsatsız çalıştığı’ gerekçesiyle mahkemeye verdi. “Öğrencilerimizi bilmediğimiz mesleklere hazırlıyoruz!” söylemiyle kendimizi bir süredir avutsak da artık çok güvendiğimiz ve hep geçerli olacağını düşündüğümüz meslekleri de yakın zamanda kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Prompt mühendisliği gibi yepyeni meslekler ortaya çıkacak evet ama hepimiz için yeterince iş olacak mı orası bir muamma. Bir yandan daha az çalışmaya başlayacağız, ki dünyanın her yerinden haftada 4 gün çalışmaya yönelik çağrının sesi giderek yükseliyor.
Şu anda dünyadaki pek çok okulda okulda chatGBT’nin derslerde kullanımı yasaklanmış durumda. Öğretmenler haklı olarak bir öğrencinin çalışması ile ChatGPT’nin çalışmasını ayırt edemeyeceklerinden korkuyorlar. Bununla birlikte bu soruna da çözüm olabilecek yapay zeka yazılımları var.
Wikipedia, ilk çıktığında da öğretmenler arasında çeşitli tepkilere neden olmuştu. Bazı öğretmenler, Wikipedia’yı öğrencilerinin araştırma yapmak için kullanabilecekleri faydalı bir kaynak olarak görürken bazıları Wikipedia’yı herkes tarafından düzenlenebilen bir kaynak olması ve doğruluğunun garanti edilememesi endişesiyle öğrencilerine tavsiye etmekten kaçındılar. Günümüzde ise, Wikipedia, öğrenciler tarafından sıkça kullanılan bir kaynak haline geldi ve birçok öğretmen, öğrencilerinin Wikipedia’yı doğru bir şekilde kullanmalarını sağlamak için eğitimler veriyor.
Google’ı veya çevrimiçi herhangi bir kaynağı yasaklamak nasıl mümkün değilse ChatGPT’yi yasaklamak da bir çözüm olmayacak. Bu nedenle eğitimciler olarak, bu teknolojiyi reddetmek yerine, fırsatları ve tehditleri anlamak için çaba göstermeliyiz. Başka bir deyişle bu tür bir teknolojinin eğitimde öğrenmeye yönelik neler yapabileceğinin potansiyelini görmek için öncelikle kendimiz öğrenmeye başlamamız gerekiyor ki öğrencilerimize rehberlik edebilelim. Geçenlerde yapay zekanın dilini öğrenmemekte direnen öğretmenlerin saf dışı kalıp bir nevi çocuk bakıcısına dönüşeceğini söyleyen bir tweetle karşılaştım. Son derece iddialı ve rahatsız edici bir söylem buna karşın uyandırıcı.
Tüm bu gelişmelerin dışında kalmamak için eğitim liderleri olarak okulunuzdaki öğretmenlerle aşağıdaki dört soru üzerinden bir tartışma yürütebilirsiniz, ya da her soruyla ilgili grupları görevlendirerek öğretmenlerin birbirlerine kısa sunumlar yapmalarını sağlayabilirsiniz:
1. ChatGPT’nin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?
2. ChatGPT’yi günlük hayatımızda kullanmanın bazı yollar nelerdir?
3. ChatGPT’yi mevcut rollerimizde hayatımızı kolaylaştırmak ve öğrenmeyi geliştirmek için nasıl kullanabiliriz?
4. Öğrencilerin okul içinde ve dışında öğrenimleri için ChatGPT’yi kullanmalarına nasıl yardımcı olabiliriz?
Unutmayınız ki yapay zeka bilimsel gerçekleri bir kenara bırakacak olursak herhangi bir zaman içinde “…………… konusunda doğru olan nedir?” sorusunun cevabını yüzde yüz doğrulukta vermeyecek. Çünkü yapay zeka doğru olan nedir sorusunu sormuyor, bunu onaylıyorlar mı onaylamıyorlar mı diye soruyor. Başka bir deyişle ürettiği şeyin onaylanmasını bekliyor, eğer o onayı alırsa onu gelecekte tekrardan kullanmak üzere saklıyor. O onayı almazsa bu sefer o bilgiyi hasır altı ediyor. Burada da doğrulama yani onay önyargısı devreye giriyor.
Bir başka handikap, “bilmiyorum” cevabını vermemesi ve seni mutlu etmek için bir sürü cevap uydurması. Ne zaman böyle bir cevapla karşılaşsam Cem Yılmaz’ın Faruk Eczanesi skecini hatırlatıyorum. Bununla birlikte uzmanlık alanımla ilgili bir soru sorduğumda verdiği bilgilerin yüzde sekseninin doğru olduğunu, yüzde yirmisinin yanlış olduğunu bir çırpıda tespit edebiliyorum. Sonuçta, analiz, değerlendirme, sentez gibi üst düzey düşünme becerileri ancak konu hakkında yeterince bilgi ve anlayış geliştirdiysen ortaya çıkabiliyor; ancak öğrencilerimizin konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan, chatgbt’nin verdiği her cevabı doğru kabul etmesi mümkün.
Tüm bu handikaplar nedeniyle etik sorgulama, empati, eleştirel düşünme becerileri öğrencilerimiz için her zamankinden daha önemli hale geliyor. Sürekli değişen karmaşık bir dünyada neyin değişmeyeceğini ve her zaman geçerli olacağını keşfetmek, başta kendi rollerimizi de sorgulamak dahil olmak üzere eğitimciler olarak üzerinde düşünmemiz gereken en önemli konulardan biri.
Bu arada bu yazıya en uygun başlık ne olur diye ChatGBT’ye sorduğumda bana yedi farklı öneride bulundu. Ben yukarıdaki başlığı seçtim. Sizce nasıl?
Aysun Yağcı