Anasayfa / Eğitim / Kısaca UbD
Kısaca UbD

Kısaca UbD

Türkçe öğretmeni olarak görev yaptığım yıllarda öğrenci odaklı dersler tasarlayabilmek için sürekli yeni yöntem ve teknikler araştırıyordum. Öğrencilerim derslerimde çok eğleniyorlar, bir sonraki ders hangi etkinlikleri yapacağımı merak ediyorlar ve koridorda beni her gördüklerinde “Bugün derste ne yapacağız öğretmenim?”diye soruyorlardı. Ben de “sürpriz” diye cevap veriyor ve öğrencilerin merakını uyandırabilen bir öğretmen olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Ne de olsa, “dikkat çekmek” ve “öğrencileri güdülemek” bir öğrenme akışının en önemli basamağıydı.

Bugünse biliyorum ki konumuzu çok iyi anlatan bir öğretmen olabiliriz, ilgi çekici etkinlikler planlayabiliriz, öğrencilerimiz derslerimizde çok eğlenebilir ama yine de bu bizim kalıcı anlamayı sağlayan bir öğretmen olduğumuzu göstermez. 

Gerçek şu ki yıllarca derslerimi aşağıdaki gibi planladım:

  1. Sıradaki şarkıyı seçmek (konu)
  2. İlgi çekici ve eğlenceli etkinlikler planlamak
  3. Etkinlikleri hangi sırada vereceğinize dair taslak plan
  4. Konuyu anlatmak, etkinlikleri uygulamak ve tekrar etmek
  5. Sınav yapmak

Anlamaya Dayalı Tasarım Modeliyle tanıştığımda ise bu sıralama tümden değişti. Bu modeli öğrenmenin ve uygulamanın öğretmenlik hayatımın en önemli meydan okumalarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Şimdiye kadar bütün bildiklerimi ters yüz etmek ve öğrenme çukurundan çıkabilmek uzun zaman aldı. 

UbD’yi kısaca nasıl anlatabilirim diye düşündüğüm bu yazı, hala çukurda olan veya çukara düşmeyi göze alanlar için…

Anlamaya Dayalı Tasarım Modeli

UbD’nin açılımı, Anlamaya Dayalı Tasarım Modeli. Bu modelin iki boyutu var: Birincisi ve en önemlisi “Anlamak” ikincisi ise “Tasarım” 

Öğrencilerimizin kalıcı anlamayı gerçekleştirmesi, bilgileri kendine mal etmesi ve başka bağlamlarda da kullanabilmesi için nasıl bir ders tasarımı yapmamız gerektiğinin bir yol haritası. 

Şimdi diyeceksiniz ki bizim yaptığımız dersler anlamamaya mı dayalı? Öğrencilerinin anlattıklarını anlamamasını isteyen bir öğretmen düşünemeyiz elbette.

Buradaki anlamadan kast ettiğimiz şey, aslında “anlamlandırma”. Başka bir deyişle çıkarım yapma becerisi.

Şu anda eğitim sistemimizde ağırlıklı olarak kullanılan model, “Ne, Nasıl, Neden” modeli:

Ne anlatacağım? 

Nasıl anlatacağım? 

Neden anlatacağım?

Ne?

“Ne”kısmı bir türlü yetiştirememekten yakındığımız müfredat. Plan yapmayı da yıllar boyu defalarca anlattığımız ve çok çok iyi bildiğimiz konuyu kağıda geçirmek olarak algılıyoruz. Böyle düşünüldüğünde gerçekten de plan yapmaya gerek yok!

Biz öğretmenler sürekli bir suçlama halindeyiz. Sınav sistemini suçluyoruz, müfredat çok yoğun diyoruz. Oysa bizdeki sadece içerik yoğunluğu. İçeriği “derinleştirmek” söz konusu olduğunda ise kazanımların ne kadar yetersiz kaldığını fark ediyorsunuz. Örneğin, ilkokulda Türkçe derslerinde yazma stratejilerini bilir, diye bir kazanım var ama altı boş. Hangi stratejiler? Halbuki onlarca strateji var ve bunları sistemli bir şekilde öğrencilere öğretmek mümkün. Mecburen yabancı kaynaklardan çeviri yaparak kazanımları derinleştirmeye ve kazanımların altını doldurmaya çalışıyorsunuz. 

Bir diğer suçlama döngüsü, seviyeler arasında oluyor. Bunca içerik verilmeye çalışılmasına rağmen “kalıcı anlama” gerçekleşmediği için lise, ortaokulu suçluyor, ortaokul ilkokulu suçluyor, ilkokul, anaokulunu suçluyor. Anaokulunda okuma yazmayı öğretmeye çalışmanın ya da anaokulu öğrencilerinin önüne çalışma kitabı koymanın altında da bu baskı yatıyor kanımca. Birinci sınıfa okuma yazma bilerek gitmenin faydasını gören var mı bilmiyorum ama zararının faydasından çok olduğuna eminim. 

Sınav sistemini, müfredatı ve bir alt sınıfın öğretmenini hatta yeni nesli suçlama döngüsünden kurtulmak için bu döngüye dışarıdan bir gözle bakmak gerekiyor. Bunu yapamadığımızda bu yanlış nedensellik döngüsünde yıllarımızı harcıyor ve sonunda da tükenmişlik sendromuna kapılıyoruz. Orada da başka bir döngü başlıyor. İsteksiz öğretmenler = İsteksiz öğrenciler…

Nasıl?

“Ne”leri “Nasıl” anlatacağımız kısmı için de maalesef modellerimiz çok sınırlı. Genelde en iyi anlattığımız şekilde: Tahtanın önünde, düz anlatım. Çünkü farklı “Nasıl?”lar denersek zaman kaybederiz ve “Ne”ler yetişmez. “Ne”leri “Nasıl” değerlendireceğimiz konusunda da aynı sınırlar peşimizi bırakmıyor.

Neden?

Gelelim “Neden” kısmına. İşte bizde bu ayak genellikle eksik. “Öğretmenim bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” diyen öğrenciye dersi kaynatmak isteyen öğrenci muamelesi yapmamızın ve öğrencinin anlam arayışını cevapsız bırakmamızın bir sebebi de bu. “Ben bu konuyu neden anlatıyorum?”sorusunun cevabını bulmak üzere hiç yavaşlamamışız ki…

Neden ile Başla!

UbD’nin bir diğer adı sondan başa doğru tasarım ya da geriye dönük tasarım. Peki neyi geriye çeviriyoruz? “Ne, Nasıl, Neden” modelini tersine çevirip neden ile başlıyoruz. 

“Geriye doğru” planlamanın 3 ana aşaması:

1.Aşama: İstenen Sonuçları Tanımlamak

Öğrencilerin öğrendikleri şey hakkında derin düşünmelerini istiyorsak, öğretmen ve yöneticilerin de öğrettikleri şey hakkında derin düşünmeleri gerekir.

Bunun için öncelikle, ünitenizin sonuna geldiklerinde öğrencilerinizin neyi yapabilmelerini, bilmelerini ve anlamalarını istediğinize karar verin. Nihai hedefiniz nedir? Hangi bilgileri yanlarında götürmeliler, ne yapabilmelerini istiyorsunuz ve hayatın diğer alanlarına hangi büyük fikirleri aktarabilmeliler?

Öğrenmeye değer olan şeyi bulmanın ve akademik içeriğiniz hakkında düşünmenin en etkili yollarından biri 40/40/40 kuralıdır. 

Hadi gelin aşağıdaki soruya cevap verelim: 

Öğrencilerinizin dersinizle ilgili neyi hatırlamasını istersiniz?

  • 40 gün sonra…
  • 40 ay sonra…
  • 40 yıl sonra…

Bir üniteye ya da konuya başlamadan önce, ünitenin büyük fikrini, temel sorularını, anlamlandırma hedeflerini belirlemek için meslektaşlarımızla birlikte derin düşünmeye zaman ayırdığımızda, bunun bir zaman kaybı değil aksine ayırdığımız bu zamanın size hediyeleriyle birlikte kat ve kat geri döndüğüne şaşıracaksınız. Siz ve öğrencileriniz hem büyük resme hakim olacaksınız hem de odakta kalarak ilerleyeceksiniz.

“Neden” sorusuyla işe başlamak müfredat içeriğinden kavramları çekmemizi sağlar ve bu da anlamlı öğrenme deneyimleri oluşturmamızın ilk adımıdır. 

Bu durum, öğrencilerinizin kavramsal düşünebilmelerinin önünü açar ve öğrenmeyi kavramlara bağlayabilen öğrenciler ise üst düzey düşünme becerilerini kullanarak derin düşünebilirler. Böylece eleştirel ve yaratıcı düşünme içi boş bir vizyon cümlesi olmaktan çıkar ve kendiliğinden bir ödül olarak size gelir. 

2.Aşama: Kabul edilebilir kanıtları belirlemek

İkinci aşamada, bildiklerini nasıl değerlendireceğinize karar verin. İçeriği gerçekten öğrendiklerine dair kanıtlarınız neler olacak? Bu ünitenin sonunda yapılacak olan bir yazılıdan ya da çoktan seçmeli sınavdan çok daha fazlasıdır. Sadece özetleyici değerlendirmeyi değil, süreç değerlendirme araçlarını etkili bir şekilde kullanın ve süreç boyunca veri toplayın. 

3. Aşama: Öğrenme etkinliklerini planlamak

Yapacağınız etkinlikleri, kullanacağınız materyalleri  ve yöntemleri seçeceğiniz aşama burasıdır. Artık neyin önemli olduğu konusunda net bir fikre sahip olduğunuza göre, bunu nasıl yapacağınıza karar vermek çok daha kolay olacaktır. 

İlgi çekici faaliyetler bulmanın, etkili planlama olmadığını unutmayın.

“3. sınıf öğrencilerimiz …………… konusunu bahçede işlediler, hem eğlendiler hem de öğrendiler.” haberlerini okuduğunuzda size de bir bıkkınlık gelmiyor mu?

Dışarıdan bakıldığında sevimli görünen ama gerçekten incelendiğinde çok az öğretim değeri olan etkinliklerden uzak durun. Yalnızca belirlediğiniz büyük fikirle doğrudan ilgili olanları seçin. 

Bir öğretmen olarak alet çantanıza sürekli yeni yöntemler ve teknikler ekleyebilirsiniz. Yeni bir yöntem öğrenebilir, bu yöntemle ilgili heyecanlanabilirsiniz ama dersinizin büyük fikri ve anlamlandırma hedefleri yoksa ve öğrencileriniz bunlardan haberdar değilse uyguladığınız yöntemler bir sabun köpüğü etkisi yapar. Bu nedenle “Nasıl’larınızın çeşitliliği” kalıcı anlamanın ön koşulu değildir.

Dersin büyük fikrine hizmet eden yöntem ve teknikleri özenle seçtiğimizde ise çok bilinen, belki modası geçmiş bir yöntem olsa bile yöntemin ne kadar etkili olduğuna şaşıracaksınız. Bu sizi, moda olan eğitim yöntemlerini bağlam dışında ve neredeyse sosyal medya haberlerinde “cümle içinde kullanarak” bir nevi kavramların içini boşaltma tehlikesinden de koruyacaktır.

UbD için geliştirilmiş farklı plan taslakları var ama hepsinin özü üç adımdan oluşuyor:

Adım 1: Öğrencilerin öğrenme döngüsünün sonunda neleri bilmesi ve yapabilmesi gerektiğini belirleyin.

Adım 2: Bu öğrenmeyi ölçmek için bir değerlendirme oluşturun.

Adım 3: Öğrencilerin değerlendirmeyi başarıyla tamamlamalarını sağlayacak bir dizi ders planlayın.

Sıralamadaki bu fark, emin olun sizin “anlamlandıran bir öğretmen” olmanızın önünü açacak. Bir sonraki yazımda bir planı nasıl oluşturduğumu modellemeye çalışacağım. O zamana kadar konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için aşağıya kaynaklar bırakıyorum.

Aysun Yağcı

Kaynaklar:

  • Dr.Sertel Altun, Dr. Nihal Yurtseven, “Tasarımcı Öğretmen UbD El Kitabı”, Asos Yayınevi, 2020

Hakkında Aysun Yağcı

Öğretmenlik deneyimlerimi, kendimce doğrularımı, okuduklarımı, aldığım eğitimleri, çıkarımlarımı paylaşmaya devam ediyorum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Scroll To Top