Yıllar içinde yazma derslerinde öğrencilerden en çok duyduğumuz cümlelerden biri de “Aklıma bir şey gelmiyor.” cümlesidir. Bu yakınmaya nasıl karşılık verirsiniz? “Biraz daha düşün!” diyerek mi, aklına bir şey gelmemesinin sebebini içten içe az kitap okumasına bağlayarak mı, öğrencinin yanına gidip konuyla ilgili biraz daha detay vererek mi?
Bu yakınmaların en büyük sebebi kanımca yazmayı bir süreç olarak ele almamak ve öğrenciler üzerinde bir ürün çıkarma konusunda baskı oluşturmaktır. Yazmanın her bir bileşeni için yeterince zaman ayırdığımızda ve yazmayı herkes için 40 dakikalık bir derste bir ürünle sonuçlanması beklenen bir formattan çıkardığımızda öğrencilerin yazmaya bakış açıları değişecek ve süreçten zevk almaya başlayacaklardır.
Bununla birlikte öğrencilere yazmak için çeşitli cümle başlatıcıları vermek ya da heyecanlı bir hikâyenin sonunu tamamlamalarını istemek en çok başvurduğumuz yöntemlerden biridir. Öğrencilerin bu tarz uyaranlarla yazmaya başlamak konusunda bir özdeyişi ya da atasözünü açıklamak zorunda kalmaktan daha çok ilgilendikleri bir gerçektir. Yaratıcı yazma adını verdiğimiz bu çalışmaların öğrencilerin hayal gücünü ateşlemek konusunda başarısı yadsınamaz.
Yine de deneyimlerim, bu tarz tamamlama faaliyetlerinin öğrencilerin çoğu zaman kolaya kaçmalarına yol açtığı yönünde. Arkadaşlarının dikkatini çekmek ve onları güldürmek için gerçekçi bir hikâyeyi bile kendi içinde bir mantığı olmayan fantastik öğelerle süsleyen öğrenciler, yazdıklarını paylaşmak konusunda hayli istekliler. Buna rağmen yazma deneyiminden onlara ne kaldığı ve gerçekten ne öğrendikleri hakkında endişelerim var.
Öğrencilerin üzerinde çalışacakları konuyu kendilerinin seçmesine izin verdiğimizde ise kalıcı anlayışların oluşmasını sağlayan öğrenme dolu bir süreç başlar.
Yazma Atölyesinde Konu Seçimi
Yazma atölyesinin en önemli özelliklerinden biri, konunun öğretmen tarafından verilmemesi, üzerine çalışacakları konuları öğrencilerin belirlemesidir. Öğrencilere seçme şansı vermek ve belirli bir konu hakkında yazmaya zorlamamak her zaman daha iyi yazıların ortaya çıkmasını sağlar. Araştırmacı ve yazar Donald Graves, öğrencilerin her gün kendi seçtikleri konular hakkında yazdıklarında, tıpkı gerçek yazarların yaptığı gibi kendilerini sınıf dışında da yazacakları şeyleri düşünürken buldukları bir duruma girdiklerine dikkati çeker.
Yazmak için fikirler oluşturmak, yazma sürecinin önemli bir parçasıdır ve sene başında fikir oluşturmak için ne kadar çok zaman ayırırsanız öğrencilerinizin yazma atölyesinde tıkanmalarını da o ölçüde azaltırsınız. Öğrencilerin yazma atölyesine özel ayrı bir defterleri olması ve defterin ilk sayfalarında yıl boyunca yararlanabilecekleri bir fikir repertuarının oluşması işinizi çok kolaylaştıracaktır.
Öğrencilerin yazılabilecek konuları belirlemelerine ve seçme sürecine rehberlik etmek için yazma atölyesinin ilk derslerini bu konuda çalışmaya ayırmalısınız.
Öğrencilerinizin fikir oluşturmalarına yardımcı olmak için T grafiği stratejisini kullanabilirsiniz. T grafiği stratejisi, karşıtlıklara dayanan bir stratejidir: Sevdiğim şeyler, sevmediğim şeyler; olağan şeyler, olağandışı şeyler; yaparken eğlendiğim şeyler, yapmak zorunda olduğum şeyler; pişman olduğum şeyler, gurur duyduğum şeyler vb. Bunların her birini ayrı bir mini derste ele alabilirsiniz. Öğrencilere nasıl yapılacağını göstermek için her bir maddeyle ilgili siz de T grafiklerinizi hazırlayabilirsiniz.
- Beğendiğim şeyler, nefret ettiğim şeyler
İyi yazı güçlü duygulardan gelir. Sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz şeyler de güçlü duygular oluşturur. Nefret listesinde hiç kimsenin adını yazmamalarına dikkat edin ve özellikle bunu öğrencilerinize söyleyin.
Sevdiğim Şeyler | Nefret ettiğim şeyler |
Pizza | Odamı temizlemek |
Dondurma | Ev ödevleri |
Okumak | Yağmurlu günler |
Alışveriş | |
Kedim | |
Müzik dinlemek |
- Olağan deneyimler, olağan dışı deneyimler
İyi yazı, yaşam deneyimlerinden gelir. En iyi bildiğimiz yaşam deneyimleri her gün yaptığımız şeyler ve hayatımız boyunca sadece bir veya iki kez başımıza gelen olağan dışı deneyimlerdir. Her iki durumda da bu konular yazmak için mükemmeldir.
Olağan Deneyimler | Olağan dışı deneyimler |
Okula gitmek | Bisiklet kazası |
Kedimi beslemek | Kolumu kırmak |
Bisiklete binmek | Ünlü bir yazarla tanışmak |
Disneyland’e gitmek |
- Yaparken eğlendiğim şeyler, yapmak zorunda olduğum şeyler
Yaparken Eğlendiğim Şeyler | Yapmak Zorunda Olduğum Şeyler |
Şarkı söylemek | Ödev yapmak |
Bilgisayar oyunu oynamak | Odamı toplamak |
Paten kaymak | Küçük kardeşime bakmak |
Öğrencileriniz T grafiği stratejisi ile sadece bir derste bütün yıl yetecek kadar konuya sahip olacaklardır.
Öğrenciler grafiğin her iki sütununa aynı şeyleri de yazabilirler. Bir şeyi aynı anda hem sevmek hem de nefret etmek mümkündür. Çoğu zaman bir şey bizim için çok önemli olduğunda onunla ilgili çelişkili duygularımızın olması doğaldır. Bu durum, yazmak için bize harika malzemeler verir. Unutmayın, grafiğin her iki tarafında da görünen konular genellikle bulduğumuz en iyi konulardır. Köpeğimizi çok seviyor olabiliriz; ama onu her gün soğuk, sıcak, yağmur demeden tuvalet ihtiyacı için dışarı çıkarmak bizi zorlayabilir.
Fikirleri Elemek
Elbette öğrencilerden ürettikleri tüm fikirler hakkında yazı yazmalarını beklemeyeceğiz. Konular arasında seçim yapmaları gerekecek. Seçim yapmalarını kolaylaştırmak için aşağıdaki sorular üzerine düşünmelerini sağlayabilirsiniz:
Konu, hakkında güçlü duygular beslediğimiz bir konu mu?
Konuyla ilgili duygularımız yazımızı üç şekilde etkiler:
1.Konumuzla ilgilenirsek harcadığımız çaba daha fazla olacaktır ve bu ekstra çaba muhtemelen bizi daha iyi işler üretmeye yönlendirecektir.
2. Konuyu önemsiyorsak sesimiz daha güçlü çıkacaktır.
3. Konuyla ilgileniyorsak yazarken daha çok eğleniniriz ve yazımızı daha çabuk bitiririz.
Konu, ayrıntılı olarak açıklayabileceğimiz bir şey mi?
Detaylar herhangi bir yazının kalbidir. Yazımızı diğerlerinden farklı kılan ayrıntılardır. İyi ayrıntılar olmadan çoğu parça sıkıcıdır. Okuyucularımızın muhtemelen bilmediği küçük şeyleri bilmek, yazımızı farklı kılar. Konu hakkında bilgimiz sınırlıysa araştırma yaparak daha fazlasını öğrenebiliriz.
Konu, kitlemizin ilgileneceği bir şey mi?
Bu soruyu cevaplamadan önce kimin için yazdığımızı bilmeliyiz. Okulda hedef kitle, genellikle öğrenciler ve öğretmenlerden oluşur. Ancak daha büyük hedef kitleler için de yazabiliriz. Her iki durumda da hedef kitlemizin kim olduğunu ve seçtiğiniz konuyla neden ilgileneceklerini bilmeliyiz.
Konu, kitlemizin okumaya değer olduğunu hissedeceği bir konu mu?
Okurlar yazımızı okumak için çaba ve emek harcamak zorundadır. Onlara sonuna kadar okumaya devam etmelerini sağlayacak ve oraya vardıklarında karşılığını alacakları ne söylemeliyiz?
Sonuç olarak yazmak için ihtiyaç duyduğumuz her şey kafamızın içinde. Aynı konuyu seçmiş olsak bile o konu ile ilgili düşüncelerimiz ve duygularımız birbirinden farklı. Bu da hepimizin hikâyesini benzersiz kılıyor. İyi yazabilmek için öğrencilerimizin öncelikli olarak hakkında en çok bildikleri şeye, yani kendilerine odaklanmaları gerekiyor. Henüz yazılmamış hikâyeleri gün yüzüne çıkarmak için kendimizi ve diğerlerini daha yakından tanımamızı sağlayan bu eşsiz yolculuk, fikirlerimizi keşfederek başlıyor.
Aysun Yağcı