Deneyimlerden öğrenmiyoruz. Deneyimi yansıtarak öğreniyoruz.
John Dewey
Yansıtıcı uygulamalar, genellikle konu yetiştirmeye odaklı bir sistem içinde fazlasıyla gerçekdışı gelebilir. Çünkü yansıtmak için yavaşlamaya, derin düşünmek içinse zamana ihtiyaç vardır. Üstelik öğrencilere düşünme rutinleri küçük sınıflarda verilmediyse bu rutinleri öğretmek başlangıçta ekstradan zamanınızı alacaktır. Eğitimciler olarak kendimize itiraf etmediğimiz diğer bir konu ise yansıtmanın nasıl yapılacağının bize de öğretilmemiş olmasıdır.
Öğrenmeyi, uzun yıllar “girdi, süreç, çıktı” olarak tanımladık ve çok önemli bir şeyi atladık. Dr. Bobb Darnell, öğrenme sürecini “Girdi-Süreç-Çıktı-Yansıt” olarak tanımlıyor ve üzerinde düşünmeden gerçek öğrenmenin çok zor olduğunu belirtiyor.
Müfredat yeniden tasarım merkezinin kurucusu Charles Fadel de “Four Dimensional Education” kitabında dördüncü boyut olarak meta-öğrenmeyi verir. Bu boyut, öğrencilerin yansıtma pratiği yaptığı, öğrenmeleri hakkında bilgi edindiği, onları çaba göstermeye teşvik eden bir büyüme zihniyetini içselleştirdiği, davranışlarını hedeflere dayalı olarak nasıl uyarlayacaklarını öğrendiği yerdir.
Yansıtma aynı zamanda, bilgiyi kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe taşımak için önemli bir bileşendir.
Öğrenci yansıması, öğrenci başarısını artıran en önemli faktörlerden biri olarak John Hattie’nin Görünür Öğrenme listesinde de yer almaktadır:
Öğrenci yansıması, öğrencilerin deneyimlerini gözden geçirmelerini ve tutarsızlıkları veya doğru ya da yanlış olabilecek unsurları bulmasını sağlar. Ayrıca onları, öğretilenlerden kendi anlamlarını çıkardıkları aktif bir öğrenme sürecine dahil eder. Öğrenci yansıması:
- Aktif, bağımsız öğrenmeyi ve eleştirel düşünmeyi destekler.
- Katılımı ve öğrenme sahipliğini destekler.
- Farklılaştırılmış düşünmeyi teşvik eder.
- Öğrencilerin kendi fikirlerine güvenmelerini sağlar.
Eğitmen Terry Heick, öğrencilerden ‘eleştirel düşünmelerini’ rica edebilirsiniz, ancak eleştirel düşünmenin temel ifadelerine bile sahip değillerse (‘Bu önemli çünkü…’), eleştirel düşünme onların ulaşamayacağı bir yerde olacaktır, der. Bu nedenle yansıtıcı bir sınıf kültürü oluşturmak için öncelikli olarak öğrencilerin nasıl öğrendiklerine dair düşünmelerini kolaylaştıracak kelime hazinesi geliştirerek işe başlamak gerekir.
İşte tam bu noktada Petter Pappas’ın, okulların daha yansıtıcı öğrenme ortamları haline gelmesine yardımcı olmak amacıyla Bloom’un taksonomisindeki basamakları kullanarak geliştirdiği “Yansıtma Taksonomisi” devreye giriyor.
Petter Pappas, öğrencilerin deneyimlerini yansıtmalarını sağlamak için ne tür sorular kullanabileceğimizi ve bu soruların Bloom’un Taksonomisiyle nasıl paralel olabileceğini aşağıdaki gibi gösteriyor:
Hatırlama: Ne yaptım?
Kavrama: Yaptığım şeyle ilgili önemli olan neydi? Hedeflerime ulaştım mı?
Uygulama: Bunu daha önce ne zaman yaptım? Bunu tekrar nerede kullanabilirim?
Analiz: Yaptığım şeyde herhangi bir kalıp veya ilişki görüyor muyum?
Değerlendirme: Ne kadar iyi yaptım? Ne işe yaradı? Neyi iyileştirmem gerekiyor?
Yaratma: Bundan sonra ne yapmalıyım? Planım/tasarımım nedir?
Yansıtıcı Öğrenci:
Gelin şimdi bir öğrencinin tamamlamış olduğu bir projeye veya ödeve baktığını varsayalım. Alt düzeyden üst düzey yansımaya geçerken kendilerine hangi örnek soruları sorabilirler?
Bloom’un Hatırlaması: Ne yaptım?
Öğrenci Düşüncesi:
- Ödev neydi?
- Ne zaman bitti?
- Zamanında teslim ettim mi?
Bloom’un Anlayışı: Yaptığım şeyle ilgili önemli olan neydi? Hedeflerime ulaştım mı?
Öğrenci Düşüncesi:
- Ödevin bölümlerini ve bunların nasıl bağlantılı olduğunu anlıyor muyum?
- Cevabım, ödevin tüm bölümlerini tamamen kapsıyor mu?
Bloom’un Uygulaması: Bunu daha önce ne zaman yaptım? Bunu tekrar nerede kullanabilirim?
Öğrenci Düşüncesi:
- Bu ödev diğer ödevlere benziyor muydu?
- İçerikte, üründe veya süreçte bağlantılar görüyor muyum?
- Diğer görevlere uyarlamanın yolları var mı?
- Bunu hayatımın neresinde kullanabilirim?
Bloom’un Analizi: Yaptığım şeyde herhangi bir kalıp veya ilişki görüyor muyum?
Öğrenci Düşüncesi:
- Bu ödev için kullandığım stratejiler, beceriler ve prosedürler etkili miydi?
- Kullandığım yaklaşımın sonuçları nelerdi, verimli miydi, yoksa bazı adımları ortadan kaldırabilir veya yeniden düzenleyebilir miydim?
Bloom’un Değerlendirmesi: Ne kadar iyi yaptım? Ne işe yaradı? Neyi iyileştirmem gerekiyor?
Öğrenci Düşüncesi:
- Ne öğreniyoruz ve bu önemli mi?
- Öğrendiklerimi başkalarına iletme konusunda etkili bir iş çıkardım mı?
- Güçlü yönlerim ve iyileştirilmesi gereken alanlarım hakkında ne öğrendim?
- Bir öğrenci olarak nasıl ilerliyorum?
Bloom’un Yaratması: Bundan sonra ne yapmalıyım? Planım/tasarımım nedir?
Öğrenci Düşüncesi:
- Geliştirmek için güçlü yönlerimi en iyi nasıl kullanabilirim?
- Karşılaştığım zorlukları aşmak için hangi adımları atmalıyım veya kaynakları kullanmalıyım?
- Öğrenme ortamımızı iyileştirmek için öğretmenime veya akranlarıma ne gibi önerilerim var?
- Bu içeriği veya beceriyi hayatımda bir fark yaratacak şekilde nasıl uyarlayabilirim?
Elbette bu soruların hepsini kullanacaksınız diye bir zorunluluk yok, duruma göre sorulardan bazılarını seçebilir, daha küçük öğrenciler için soruları basitleştirebilirsiniz. Ya da yansıtmayı daha eğlenceli hale getirmek için soruları bir zarın yüzlerine yazarak öğrencilerin yansıtma arkadaşlarıyla zarı atıp üzerine konuşmalarını sağlayabilirsiniz. Bir başka yöntem de “düşünce benekleri”ni kullanmak.
Eylemler sözlerden daha yüksek sesle konuşur. Bu nedenle, öğrettiğiniz yansıtma becerilerini modellediğinizde ve düşünce süreciniz boyunca yüksek sesle konuştuğunuzda öğrencilerinizin yansıtma becerilerinin güçlendiğini göreceksiniz. Düşünme rutinlerini sınıfınızda oturtmaya başladığınızda, göreceksiniz ki öğrenciler sizin yönlendirmeniz olmadan kendi başlarına düşünmeye başlayacaklar.
Bir sonraki yazıda öğretmen ve yöneticilerin düşüncelerini yansıtmalarını sağlayacak kolaylaştırıcıları paylaşacağım.
Aysun Yağcı
Kaynaklar: