Çocuklarla çemberde bir araya geliyoruz. Ben genelde yere oturmayı tercih ediyorum. Çocuklarla aynı hizada olmak önemli. Mümkünse sınıfı ikiye bölmekte yarar var. Her çocuğa yeterince söz hakkı düşebilmesi ve birbirlerinin söylediklerini rahatlıkla dinleyebilmeleri için. Ben üç farklı beş yaş sınıfıyla çalıştım ve sınıfları ikiye bölerek aynı soruşturmayı altı kez tekrarladım.
Açılış: Bu, çocuklarla ilk oturumumuz olduğu için “Felsefe” kelimesini daha önce duyan var mı aranızda? diye sorarak başlıyoruz. Genelde bilen pek çıkmıyor. Bir öğrencim bu soruya “Bir öğretmen türü” diye cevap verdi. 🙂 Tahmin etmelerini istediğimde, yanı başımdaki hayvanları gören öğrenciler “Hayvanlarla yapılan bir çalışma” olduğunu söylediler. Haklılar çünkü onlar için gerçekten soyut bir kavram.
Birinin kulağına felsefenin ne olduğuğunu fısıldayacağımı, böylece onun da diğerlerine fısıldayacağını söylediğimde. Hemen “kulaktan kulağa” diyerek mutlu oldular. Küçük yaşlarla çalışırken işin içine bir miktar gizem katmak her zaman işe yarıyor. Bir öğrencinin kulağına fısıldayarak başlıyoruz: “Düşünme Oyunu” Bazı gruplar, mesajı zinciri hiç koparmadan sonuna kadar doğru göndermeyi başarıyorlar. Bazılarında ise sona sadece “oyun” kelimesi kalıyor. Ne de olsa onların en çok sevdikleri şey….
Daha sonra onlara “Düşünmek bir oyun olabilir mi?” sorusunu yöneltiyoruz. Onlara göre düşünmek bir oyun; çünkü düşünmezsek yeni oyun bulamayız ve arkadaşımıza oyunun kurallarını anlatamayız. 🙂
Asıl uyarana geçmeden önce küçük bir ısınma çalışmasıyla başlamakta fayda var.
Isınma: Aşağıdaki soruları öğrencilere yöneltiyoruz ve herkesin sırayla cevaplamasını istiyoruz. Bu sorulara cevap vermeyi hepsi çok seviyor ve başlangıç için iyi bir ısınma aktivitesi oluyor.
- Çok yumuşak bir şey düşünün.
- Çok küçük bir şey düşünün.
- Çok büyük bir şey düşünün.
- Komik bir şey düşünün.
- Ayağınızı düşünün.
- Ellerinizi düşünün.
- Başınızı düşünün.
- Aklınızı düşünün.
Bu sorular; mikroptan, evrene kadar giden minik bir düşünce yolculuğu yapmalarını sağlıyor. Vücudunun bölümlerini düşünmelerini istemek, asıl uyarana geçmeden önce bir parça dikkatlerini şimdiye odaklamalarına izin veriyor.
Uyaran:
Çemberin ortasına oyuncak çiftlik hayvanlarından ve vahşi hayvanlardan karışık olarak koyuyoruz ve her öğrencinin bir hayvan seçmesini istiyoruz. Her grupta seçilen hayvanın cinsine göre soruşturmanın seyri değişiyor. Her seferinde farklı hayvanlar seçmek, atölyeyi farklı bir boyuta taşıyor.
Çocuklar hayvanlarını seçiyorlar ve öncelikle seçtiklerini hayvanı dikkatle incelemelerini ve ardından onunla ilgili bir bilgi paylaşmalarını istiyoruz.
Benim çalıştığım gruptaki öğrencilerin çoğu, hayvanların görünen fiziksel özelliklerinin dışında hayvanlar hakkındaki arka plan bilgilerini çok iyi yansıttılar. Birden ortam bir belgesel programına döndü, diyebilirim. Burada bazı öğrenciler, bir belgesel yapımcısı gibi hayvanın bildiği tüm özelliklerini anlatmak istiyor, süreyi aşmamak için “sadece bir bilgi” olduğunu vurgulamak gerekebiliyor. Bu esnada paylaşılan bilgiler, bir sonraki adımda onlara verilen problemi çözmelerinde çok işe yarıyor.
Aşağıdaki problem durumunu öğrencilerle paylaştıktan sonra büyük grup tartışmasında bu probleme bir çözüm bulmalarını istiyoruz.
Problem durumu: Hayvanlar gemiyle bir seyahate çıkmak istiyorlar. Gemi kaptanı, hayvanları odalara yerleştirmek istiyor, sorun şu ki hayvanlar hakkında sizin kadar bilgisi olmadığı için kafası karışıyor. En sonunda size danışmaya karar veriyor. Sizce hangi hayvan hangisiyle aynı odada kalabilir, hangisi gemide diğerlerinden ayrı tutulmalı? Bunu düşünerek grupça ortak karar verin ve hayvanları odalara yerleştirin.
Bu noktada bir miktar geri çekilip çocukları gözlemlemekte fayda var. Benim bu yaş gruplarında genel gözlemim, grupça karar vermekte zorlanıyorlar ve “Biz seninle aynı odada kalalım mı?” gibi ikili konuşmalar gerçekleştime eğiliminde oluyorlar. Bunun için hep birlikte karar vermeleri yönünde bir miktar yönlendirmek gerekiyor. Başlangıçta neredeyse tüm çocuklar yakın arkadaşının hayvanıyla aynı odada kalma eğilimi gösterseler de bu isteklerine direnmeyi sonunda başarıyorlar.
Hayvanları odalara yerleştirip geri çekildiklerinde asıl sorgulama başlıyor. Burada kolaylaştırıcının ortadaki durumu tüm gruba özetlemesi iyi oluyor: “Duruma bir bakalım, fil tek kişilik odada kalıyor, çekirge ve arıya iki kişilik oda vermişsiniz. Kutup ayısı ve koyun aynı odayı paylaşıyorlar.”
Kolaylaştırıcılığın altın kuralı, mevcut durumu anlatırken çok absürt bir durumla karşılaşsanız bile kesinlikle renk vermemek.
Sonra çocuklara şu yönergeyi veriyoruz:
“Tüm odalara bakın ve sizce bu ikisi ya da üçü aynı odada kalmamalı dediğiniz bir durum var mı?” İşte en keyifli an da bu soruyla başlıyor. Tek tek geliyorlar ve “bence” ile başlayan cümleler kuruyorlar.
“Bence penguen deveyle aynı odada kalmamalı; çünkü penguen soğuk yerde yaşadığı için aynı odada terleyebilir.”
“Domuzla, inek her ikisi de çiftlik hayvanı olduğu için aynı odada kalabilir.”
“Yunus balığı tek başına kalmalı çünkü suya ihtiyacı var.” Ona büyük bir akvaryum yapalım diyen, onu hapsetmeyelim geminin yanında yüzsün diyen… Etçil hayvanla otçul hayvanı, biri diğerini yemesin diye ayıran. Zürafanın boyu uzun diye ona yüksek tavanlı oda ayarlayan…Kartal kaçmasın diye penceresiz odaya koyan ama havasız kalmaması için odaya havalandırma da ekleyen… Bunun gibi harika fikirler üretiyorlar.
Burada en önemli nokta, öğrencilerin söylediklerini nedenselleştirmelerini istemek, çünkü nihai hedefimiz birbirlerini dinleyerek fikirlerini değiştirecek bilişsel esnekliğe sahip olabilmeleri.
En sonunda tüm grubun bu oda dağılımını kabul edip etmediklerini ve bu duruma itirazları olup olmadığını sorup hepsi hemfikirse bir sonraki etkinliğe geçiyoruz.
Soruşturmayı sınıfın dinamiğine ve dikkat seviyesine göre bu noktada sonlandırıp kapanış etkinliğine geçebileceğiniz gibi aşağıdaki etkinlikle de devam edebilirsiniz:
Kavram Metre Çalışması:
Bu çalışmaya “Evcil” ve “Vahşi” kavramları hakkında çocukların ne bildiğini anlamaya çalışarak başlıyoruz. Her ikisi de iyi bildikleri kavramlar. Bazıları sadece evde yaşayan hayvanları evcil kabul ederken bazıları insanlara zarar veren ya da vermeyen ayrımı yapıyor. Ya da doğada yaşayan ya da yaşamayan. Örneğin atların evcil olduğunu; çünkü insanların üzerine binmesine izin verdiği buna karşılık doğada vahşi atlar olduğu bilgisi de geliyor çocuklardan. Bunun gibi kurala uyan ve uymayan pek çok noktayı birlikte keşfediyoruz. Öğrencilerden gelen cevaplara göre kavramları netleştirdikten sonra ikinci problem durumunu veriyoruz.
Yere bir çizgi çekiyoruz. Çizginin sol tarafına grubun elindeki hayvanlardan diğerlerine göre en vahşi olduğunu düşündükleri hayvanı koymalarını ve en vahşiden en evcile doğru bir sıralama yapmalarını istiyoruz.
Çocuklar ellerindeki hayvanı çizgide uygun gördükleri bir yere bırakıyor. Elbette burada elindeki hayvanın yeri, diğerlerine göre konumlanacağı için grubun ortak kararı yani işbirliği önemli. Bunu çok da zorlanmadan başarıyorlar.
Hadi gelin şimdi, bu sıralamaya uzaktan bakalım, deyip bu sıralamada doğru olmadığını düşündükleri bir şeyin olup olmadığını soruyoruz. Herkes tek tek öne geliyor ve “Bence kaplan gergedandan daha vahşi bu nedenle yeri burası.” diyerek hayvanın yerini değiştiriyor. En çok kafalarının karıştığı çalışma bu. Biz de zaten kafalarının karışmasını istiyoruz. Birbirlerini ikna edişlerini izlemek atölyenin en keyifli anı. Yerde 8 hayvan var ve yaklaşık 15-20 yer değişikliğinden sonra son kararlarının bu olduğunu söylüyorlar.
Bu noktada kolaylaştırıcı olarak sorduğumuz soruların yönlendirici olmaması, soruları birbirlerinin cevaplarını üzerinden diğerine yönlendirmek önemli. “Arkadaşın bu konuda böyle düşünüyor, peki sen ne düşünüyorsun?” Ya da tüm gruba “Arkadaşınız bu nedenden dolayı iki hayvanın yerinin değişmesi gerektiğini söylüyor. Siz katılıyor musunuz?” “Farklı fikri olan var mı?” “Bu dizilişte içinize sinmeyen bir şey var mı?”sorularıyla ortaya çıkan tablonun tüm grubun ortak kararı olmasını sağlamaya çalışıyoruz ve elbette kolaylaştırıcı olarak kendi fikrimizi hiçbir zaman söylemiyoruz, bu doğru ya da yanlış demiyoruz.
Değerlendirme ve Kapanış: P4C oturumlarını, oturumun amacına vurgu yapan şu sorularla kapatmak her zaman etkili oluyor:
- Birbirimizi dinledik mi? (özen)
- İşbirliği yaptık mı? (işbirliği)
- Düşüncelerimizi rahatlıkla ifade ettik mi ve yeni fikirler ürettik mi? (yaratıcılık)
- Başlangıçtaki fikrimiz değişti mi? (bilişsel esneklik)
Bunlara ek olarak ben oturumda nelerin hoşlarına gittiğini sormayı seviyorum.
Bu soruşturmada, en çok sevdikleri şey, hayvanları odalara yerleştirmek ve sıraya dizmek oluyor. Gördüğünüz gibi onları düşünmeye en çok zorlayan etkinlikler…
Tüm soruşturma 35 dakika sürüyor, bu yaş grubu için uzun bile. Yine de sonuna kadar hepsi soruşturmanın içinde olmayı ve odakta kalmayı başarıyorlar.
Düşünmek bir oyun olabilir mi, siz ne dersiniz?