Konferanslarda adettendir. Konuşmacılar, konuşmaya başlamadan önce size teşekkür ederler. Cumartesi pazar sıcacık yatağınızda ya da aileniz ve çocuklarınızla olmayıp Türkiye’nin dört bir yanından yollara revan olduğunuz için. Gerçekten de takdir edilesi bir durumdur.
Eğitimlerde bazen duyduğunuz hiçbir şey yeni değildir. Buna rağmen farklı bakış açıları kazanıp yeni insanlar tanıdığınız için mutlu dönersiniz eve. Bazen yaptıklarınızı diğer okulların yaptıklarıyla karşılaştırıp “Biz daha iyisini yapıyoruz.” diyerek burun kıvırır, akabinde bir özgüven patlaması yaşarsınız; bazen de katılımınız, zaten yapmakta olduğunuz şeyleri bir kez daha doğrulamaya yarar. En güzeli de öğrendiklerinizi dönünce uygulamak için sabırsızlandığınız zamanlardır elbette.
Beklentilerinizi karşılamayan sunumlar illa ki olur. Sunumun yaratıcı ismine kapılıp girdiğiniz atölyelerde birkaç ısınma oyunu oynatıp büyük bir keşif yaptığını zanneden eğitmenin iyi niyetine şapka çıkarırsınız.
Atölye aralarında, o her konferansın değişmez isimleri hakkında bol bol atıp tutarsınız. Neymiş efendim, o özgüven kendisinde olsa daha iyisini yaparmış, her sunumunda aynı slaytı kullanıyormuş, hiç değilse yeni bir şeyler ekleseymiş…
Eş zamanlı yapılan çalıştay ve panellerin hepsine katılamadığınız için kısıtlı zamanlarda seçtiğiniz sunumların niteliğine göre konferansın tamamı hakkında önyargılı genellemelerde bulunursunuz. Döndüğünüzde insanlar “Nasıl geçti?” dediklerinde pazartesi gününe yorgun bir şekilde başlamanın verdiği ruh haliyle: “Eh işte, dersiniz. Bildiğin origami yapmışlar, adına STEAM demişler.”
Türkiye’de son yıllarda pek çok kuruluşun değerli katkılarıyla öğretmenlere yönelik çok çeşitli eğitim sempozyumları yapılıyor. Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim konu, eğitimlerden beklentimizi hangi noktada tutmamız gerektiği. Asıl önemli olan ise öğrendiklerimizin sınıfa yansıyıp yansımadığı ve öğrencinin öğrenmesine katkısının ne olduğu?
Ebbinghaus’un unutma eğrisi, öğrendikten sonraki bir saat içinde öğrendiklerimizin yarısından fazlasını unuttuğumuzu göstermekteyken ne yapalım da eğitimlerden döndükten sonra okulumuzda anlamlı bir fark yaratabilelim?
Öğretmenlerle yaptığımız iş görüşmelerinde özgeçmişlerine yazdıkları eğitimler üzerinden kendilerine soru yönelttiğimizde tatmin edici bir cevap alamayışımızın nedenlerinden biri de bu sanırım. Uygulamamışsak ve uygulamalarımızı sorgulamamışsak doğal olarak hatırlayamıyoruz.
Stephen Barkley’in “Öğretim Koçluğu” kitabında değindiği araştırma sonuçları, öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerde kendi bilgi ve becerilerini geliştirmekle birlikte bunların sınıfa neredeyse hiç yansımadığını göstermektedir. Eğitim süreçlerine akran ve meslektaş koçluğu eklendiğinde ise öğrenilenlerin sınıfa yansıma oranı % 95 gibi büyük bir oranda artmaktadır.
Katılımcı yüzdesi açısından eğitim konuları ve elde edilen kazanımlar | |||
Kazanımlar | |||
Konular | Bilgi
(tam) |
Beceri
(güçlü) |
Nakil
(üst düzey uygulama) |
Kuram çalışmaları | 10 | 5 | 0 |
Gösterimler | 30 | 20 | 0 |
Uygulama | 60 | 60 | 5 |
Meslektaş/Akran koçluğu | 95 | 95 | 95 |
Bunu başarmak için okulların üç şeye ihtiyacı vardır:
- Akran ve meslektaş koçluğunu destekleyen olumlu bir okul iklimi
- Etkin geribildirim kültürü
- Hem egodan hem de değişim korkusundan kaynaklanan direnci sağlıklı bir şekilde ele alabilecek yapı
Okullarda öyle bir yapı kurmalıyız ki hizmetiçi eğitimler için harcadığımız para, emek ve zaman, öğrenci lehine olacak şekilde okula geri dönebilsin.
Okul içinde:
- Öğretmenlerin ihtiyacına yönelik olarak geliştirilen
- Uzun soluklu ve derinleşmeye izin veren
- Hedefleri, aksiyon adımları ve izleme stratejileri olan
- Eğitim sonrasında ilgili uzmandan süpervizyon almaya imkan tanıyan eğitimler en sağlıklısıdır.
Bununla birlikte Türkiye’de çok az sayıda okulun bunları gerçekleştirmek için ayrılmış bir mesleki gelişim bütçesi bulunmaktadır.
Öyleyse iş başa düşüyor. Ne yapalım?
- Eğitim esnasında mutlaka ama mutlaka ayrıntılı not alın: Bir atölyeye katılıyorsanız tüm atölyenin etkinlik akışını hatırlayacak şekilde not alın. Diyelim ki atölyede daha önceden bilmediğiniz herhangi bir şeyle karşılaşmadınız, o zaman dikkatinizi o içeriğin veriliş şekline odaklayın. İlgili içerikten bağımsız olarak kullanılan yöntem ve oyunları dersinize hiç ummadığınız bir şekilde entegre edebilirsiniz. Aynı zamanda bu notları belirli aralıklarla tekrar tekrar okuduğunuzda unutma eğrisine bir nebze olsun kafa tutabilirsiniz.
- Yazın: Bunu yapmayı herkes sevmez ya da yapamayacağına ilişkin önyargıları vardır; ancak yazmak, düşünceleri netleştirmek, sentezlemek, ilişki kurmak açısından en etkili ve hatırlamayı kolaylaştırıcı etkinliklerden biridir. Eğitimde aldığınız notları, varsa bloğunuzda paylaşabilir; eğitime katılma fırsatı bulamayan üstelik tanımadığınız birçok meslektaşınıza anlamlı bir dokunuş yapabilirsiniz.
- Anlatın: Okula döndüğünüzde öğrendiklerinizi anlatmak için istekli olun. Anlatacağınız zamanı belirlemek ve bunun önceden duyurusunu yapmak, kendinizi zorlayıcı ama bir o kadar da öğretici bir deneyimdir. Bu deneyimin genellikle konu hakkında farklı derinleşmelere izin veren ve yeni araştırmaların kapısını açan sürüvenlere dönüşme etkisi vardır.
- Hedef Koyun: Eğitim sempozyumunda yeni öğretim yöntemleri öğrenmişseniz, ders planı içerisinde bu yöntemlere yer vermek için kendinize akıllı; yani günü, saati, parametresi belli hedefler koyun. Örneğin iki haftada bir farklılaştırılmış yöntem ve tekniklerinden birine yer vereceğim….vb. Zümrenizdeki arkadaşlarınızı hedefinizden haberdar edin. Bunu yaparken “Neden böyle bir şey yapıyorsun ki…” diyen arkadaşlarınızı kendi rahatlık çemberleri içinde bırakın ve ardınıza bakmadan yolunuza devam edin.
- Uygulayın: Sınıfınızda yeni bir şey denemekten korkmayın. Yaptığınız hataları uygulamayı geliştirmek için bir fırsat olarak görün. “Bu dersi yeniden yapsam, neyi farklı yapardım?” sorusunu kendinize sorun.
- Yardım isteyin: Dersinize bir öğretmen arkadaşınızı davet edin ve sizin vereceğiniz odak üzerinden dersinizi gözlemleyerek size geribildirim vermesini isteyin.
- Meslektaş çemberleri kurun: Okulunuzdaki gönüllü öğretmenlerden oluşan, belirlediğiniz odak konu üzerine araştırmalar yapmanızı sağlayan ve okuduklarınızı düzenli olarak paylaşabileceğiniz yapılandırılmış toplantılar planlayın. Meslektaş çemberlerinin okulun dönüşümüne olan büyük katkısını bir sonraki yazımda anlatacağım.
Kısacası , değiştirin, değişin ve dönüşün.
Aysun Yağcı
Her zamanki gibi yine güzel bir yazı. Saygılarımla.