Anasayfa / Eğitim / Grup Çalışmalarınız Kabusa Dönüşmesin
Grup Çalışmalarınız Kabusa Dönüşmesin

Grup Çalışmalarınız Kabusa Dönüşmesin

Grup çalışması denilince hemen aklıma epeyce negatif bir çağrışım olarak ilkokulda yaptığımız küme çalışması gelir. Güya küme çalışması yapardık. Güya diyorum çünkü ellerimiz göğsümüzde bağlanmış çiçekler olarak öbek öbek otururduk daha çok. Birbirimizle konuşmamız yasaktı çünkü.

Hatta bir keresinde öğretmeni kızdırmış olmalıyız ki öğretmen uzun bir nutuğun ardından “Çıt çıkaranı yakarım.” demişti. Çocuk ruhumuzun boşluğunda “çıt” sesleri yankılanırken talihsizliğe bakın ki sözde kümede karşımda oturan arkadaşımın benden cetvel isteyeceği tutmuştu. Ona çıt çıkarmadan kaş göz yapayım derken öğretmenin “Hey, siz ikiniz! Tahtaya gelin bakalım!” cümlesiyle kendimizi yine çıt çıkmayan sınıfın önünde buluvermiştik. Zilin çalmasına ve okul gününün bitmesine dakikalar kalmıştı. Öğretmen garip bir şekilde bizimle hiç muhatap olmadı. Sınıfa dönüp şöyle dedi: “Şimdi bu ikisini dışarı çıkaracağım ve size ev ödevlerinizi vereceğim. Bir tek kişi bile ödevin ne olduğunu bunlara söylerse başınıza gelecekleri siz düşünün.”  Bu da demek oluyordu ki dayağı ertesi gün yiyecektik, ödevlerimizi yapamadığımızda…

Ne zaman bir yazı yazmaya kalksam bir çocukluk travmam bilinçaltımın derinliklerinden su yüzüne çıkıyor biliyorum. Hikayeyi daha fazla dramatize etmeden burada bitiriyorum o yüzden. Kutsal mesleğin icrası esnasında olurdu böyle şeyler. O zamanlar için normaldi. Bugün de kimbilir neleri normalleştiriyoruz hiç düşünmeden ve seneler sonra düşününce şimdiki halimize bakıp şaşıracağız.

Öğrencilik yıllarım nasıl bir öğretmen olmamam gerektiği ile ilgili çarpıcı anılarla dolu olsa da ben de öğretmen olunca bir sürü hata yaptım elbette.  Sınıfta grup çalışmalarına başlama denemelerim de kimi zaman fiyaskoyla sonuçlandı.

Günümüzde öğretmenlerin çoğu öğrencilerin derste kendilerinden daha aktif olmaları gerektiğinin farkındalığıyla eski alışkanlıklarına meydan okuyorlar.  Bazıları ise sınıfta grup çalışmalarına yer vermenin bir zaman kaybı olduğuna inanıyor. Bu inancın yaygınlaşmasında başarısız deneyimlerin etkisi büyük. Oysa ki başarısız deneyimleri bir öğrenme fırsatına dönüştürmek bizim elimizde.

Bu nedenle öğretmen gözlemlerinden sonra genellikle öğretmenlere üç soru sorarım:
1.       Bu derste yolunda giden şeyler nelerdi?
2.       Yolunda gitmeyen ya da planladığın gibi olmayan şeyler nelerdi?
3.       Bu dersi yeniden yapsan neyi farklı yapardın?

Bu üç soru üzerinden yapılandırılmış bir değerlendirme bize bir sonraki çalışmalarımız için anlamlı bir yol haritası sunar.

Grup çalışmalarıyla ilgili saplandığımız bir diğer yanlış inanç da grup çalışmalarında sınıfta çok gürültü olması ve bu durumun dışarıdan yanlış anlaşılabileceği endişesidir. Halbuki süreci iyi yapılandırdığınızda gürültünün kontrolü sizin elinizdedir.

Gelelim grup çalışmasının başarısını etkileyen faktörlere:

 Sınıf Kültürü

Okul koridorlarında gezinip de sınıfların penceresinden içeri baktığınızda genellikle sıraların üç farklı şekilde konumlandırıldığını görürüz. Arka arkaya, u şeklinde veya küme… Sınıf kültürleri de bu sıralanış biçimiyle doğru orantılı bir şekilde değişir.

Grup çalışmasının başarılı olabilmesinin ilk şartı sınıf kültürüdür. Derslerin neredeyse tamamında hiyerarşik yapıyı koruyup arada bir değişiklik olsun diye grup çalışması yaparsanız başarılı olma ihtimaliniz düşüktür.  Sürekli dinleyici konumunda olan öğrenciler birden bire kendilerinin aktif oldukları bir sürece dahil olmak konusunda isteksiz davranırlar. Yaratıcı drama çalışmalarında canlandırma bölümüne geçmeden yapılan ısınma etkinlikleri bunun içindir. Isınma olmadan role giremezsiniz. Derslerde de dikkat çekme ve ilgiyi odaklama basamakları olmadan yapılan bir grup çalışması aynı etkiyi oluşturur.

Sınıftaki tüm öğrencilerin birbirleriyle farklı günlerde ve farklı çalışmalarda yan yana gelebileceği ve birlikte çalışabileceği bir anlayış oluşturmak bir diğer önemli konudur. Sürekli değişken gruplar oluşturmak yerleşik alışkanlıkları yıkar, sınıftaki gruplaşmaları en aza indirir, dışlanmaları önler, çocukların birbirilerinin yaratıcılıklarını ve farklı yönlerini keşfetmelerini sağlar.

 Yetersiz Yönerge

Öğretmenin sözleri sınıfın hayatını değiştirir. Öğretmenin söylemedikleri de buna dahildir.
Bir grup çalışmasına başlarken 1’den 5’e kadar saydırıp 5 gruba ayırdığınız öğrencileri hiçbir şey söylemeden serbest bıraktığınızda: “1’ler buraya, 2’ler buraya, 5’ler nerede, dur sen beş değilsin.” , “Öğretmenim ama o beş değil.”, “ Öğretmenim o bizim grupta olmasın!” , “Ben onlarla aynı gruba gitmem.”, “Ama bu grupta tek kız benim.”, “Ama öğretmenim biz altı kişiyiz, onlar beş kişi.” söylemleriyle ve karmaşasıyla baş başa kalır, daha başlamadan tadınız kaçar ve “Tamam o zaman sen de bu gruba geç!” gibi gereksiz çözümlerle olaya müdahil olursunuz.
Oysa ki “Herkes söylediği sayıyı aklında tutsun ve sadece beden dilinizi kullanarak en kısa sürede gruplarınızı bulun.” dediğinizde 30 saniyeden az bir zamanda tüm grupların yerlerini aldıklarını görürsünüz.

Öğretmen grup çalışmasında karşılaşılabilecek güçlükleri önceden öngörüp yönergeleri ona göre vermelidir. Yetersiz yönerge, çoğu zaman kargaşaya sebebiyet verir. Gruplar çalışmaya başlamadan önce öğrencilerden beklenilenenlere ilişkin öğrencilerin aklında hiçbir soru işaretinin kalmaması gerekmektedir. Aksi halde çalışma başladıktan sonra öğretmen ek açıklamalar yapmak zorunda kalır. Bu ek açıklamalar, sınıfın gürültüsü içinde kaybolur gider, bir an için öğrenciler yaptıkları işten başlarını kaldırıp “Ne diyor bu öğretmen?” diye etrafa bakınsalar da gürültü ve kaostan hiçbir şey anlamadıkları için yeniden önlerindeki işe geri dönerler ve anladıkları kadar sürece dahil olmaya çalışırlar.

Daha da kötüsü sınıftaki düzensizlikten yararlanan bazı öğrenciler haylazlık peşinde koşarak diğer grup üyelerine sataşabilir, öğretmen bir grubun sorularını yanıtlamaya çalışırken sınıfın başka bir köşesinde kavga çıkabilir. Öğretmenin sınıfın yönetimini iyice kaybetmesiyle ve sınıfta olan bitenlerin dışarıya yansımasıyla sonuçlanan bu durum “Öğretmen sınıftayken nasıl olabilir böyle şeyler?” eleştirisiyle karşılaşıldığında daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.

Bir süre sonra iyice çileden çıkan öğretmen bağırmaya başlar: “Böyle yaparsanız bir daha size grup çalışması yaptırmayacağım.” Oysa ki öğrencilerin bir suçu yoktur.  Bu durum,  genellikle öğrencilere küsmek ve bir daha grup çalışması yaptırmaya tövbe etmek şeklinde pasif agresif yaklaşımlarla son bulur.

Peki böyle durumlarla karşılaşmamak için ne yapmak gerekir? Dersini sezgisel olarak yürüttüğünü söyleyen ve bunda da kendini çok başarılı bulan öğretmenlerin en sevmediği kelimeyi üzülerek kullanmak zorundayım: Planlama

Yönergeyi yazılı vermek her zaman hayat kurtarıcıdır. Böylece öğrenciler arada takıldıklarında yeniden yönergeyi okuyabilirler. Bu da öğretmene soracakları soruları en aza indirir. Öğrenciler grup çalışmasına başladıktan sonra öğretmenin tüm sınıfa yönelik açıklama yapma işine bir son vermesi gerekir. Bunun yerine gruplar arasında dolaşmak, geribildirim vermek ya da takılan öğrencilerin ilerlemesine yardımcı kolaylaştırıcılar sunmak daha doğrudur.

Görevi beklenmedik bir şekilde vermek de etkili yöntemlerden biridir. O anda sınıfa giren bir yabancı, daha önceden çektiğiniz bir video veya ses kaydı. Öğrencilerin masalarına bırakılmış “görevimiz tehlike” tadında eğlenceli bir mektup….vb.

Grup Dinamikleri ve Gruplama Stratejileri

Öğretmen eğitimlerinde de eğitimin başladığı ve herkesin istediği gruba geçebildiği ilk dakikalarda dikkat edin, öğretmenler zümreleriyle oturmaya eğilimlidir. Hatta öğretmenler kurulunda bile. Eğitimler boyunca her seferinde farklı gruplar oluşturmak ve her grupta her branştan en az bir öğretmenin bulunmasını sağlamak bu çekingen havayı dağıtır.

Tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi öğrenci gruplarını da oluştururken farklı stratejiler kullanmak- renkler, derste geçen kavramlar, …..vb.- sınıfta eğlenceli bir hava yaratır ve çocukları uyandırarak grup çalışmasına daha aktif katılmalarını sağlar.

Gruplardan kendilerine eğlenceli bir isim vermelerini istemek, zaman kaybı gibi görünebilir ama mükemmel bir şekilde grup aidiyetini artırır.

Öğrencilerden gruplarında görev dağılımı yapmalarını istemek (süre tutucu, malzemeci, yazıcı, sözcü…vb.) tüm öğrencilerin çalışmaya aktif katılımını sağlar.

Grup sayısının yapılacak etkinliğe göre dikkatle ayarlanması, gruptaki bazı öğrencilerin atıl kalmasının önüne geçer.

Grup çalışmasıyla ilgili önyargıları yıkmayı başardığınız bir grupta yavaş yavaş grupları oluşturma sorumluluğunu öğrencilere devredebilirsiniz ki asıl istediğimiz de budur. Diyelim ki sınıfınızda erkek öğrenci sayısı kız öğrencilerden az, o zaman öğrencilere şöyle söyleyebilirsiniz: “İki dakika içinde öyle gruplar oluşturun ki, gruplar beş kişilik olsun ve her grubun içinde en az bir erkek öğrenci bulunsun.” Zaman kısıtlaması ve eğlenceli görevler sınıfın enerjisini yükseltir ve öğrencilerin problem çözme becerilerini geliştirir.

Zamanın Etkili Kullanımı

Öğrencilere vereceğiniz yönergede grup çalışmasına ve eğer yapılacaksa grup sunumlarına ayrılacak sürenin ayrıntılı olarak verilmesi iyi olur. Kaç grubun olacağı, grupların kaçar dakika sunum yapacağının da hesaplanarak plana dahil edilmesi yapılan çalışmanın etkililiğini artırır. Yapılan bir çalışmanın sunumlarını birkaç gün sonra başka bir derste yapmak ya da gruplardan birinin sunum yapıp diğerinin yapamaması, sunumun ortasında zil çalması gibi durumlar hesaba katılarak planlama yapılmalıdır.

Örneğin kırk dakikalık bir derste ilk beş dakika konuya dikkat çekme, ikinci beş dakika grupların oluşturulması, yerlerini almaları, grup isimlerinin ve görev dağılımlarının yapılması ve yönergenin anlaşılması için kullanıldığında on beş dakika grup çalışması için ayrılabilir. Beş gruba ayrılmış bir sınıfta ikişer dakikalık grup sunumları da hesaba katıldığında on dakika da orası tutar. Kalan son beş dakikayı ise sunumların değerlendirilmesi, özetlenmesi ya da bir sonraki derste ne işleneceğinin söylenmesi ya da ödevlendirme için kullanabilirsiniz.

Sunum sürelerine sadık kalınmasının yanı sıra öğrencilerin sunumlar esnasında birbirlerini etkin dinlemelerini sağlayacak yapılandırmalar da bir diğer önemli konudur. Bu sürecin yapılandırılmamış olması, bir grubun tahtada sunumunu yaparken diğer grupların hazırlanmaya devam etmeleri ve dinlememeleri gibi bir sonucu doğurur ki, bu da çalışmanın hedef kazanımlarına tüm öğrencilerin ulaşmasını engeller. Bu nedenle öğrencilerin birbirlerine etkin kolaylaştırıcılarla geribildirim verecekleri ortamlar yaratmak ya da herkesin birbirinin sunumlarından sorumlu olduğu küçük değerlendirmeler grup sunumlarının dinlenme oranını artıracaktır. Öğrencilerin ekibe yaptıkları katkıyı değerlendirmelerini istemek de etkili yöntemlerden biridir.

Sonuç olarak sınıfınızda grup çalışmalarına yer vermek öğrencilerinizi aktif kılmanın en iyi yollarından biridir. Grup çalışmasını doğal karşılayan bir sınıf iklimi oluşturabildiğinizde daha az yorulmaya başladığınızı ve öğrencilere daha az yönerge verdiğinizi fark edeceksiniz. O zaman dikkatinizi ve enerjinizi sınıf yönetiminden kaydırıp öğrencilerinizi grup çalışmaları esnasında gözlemlemeye daha çok zaman ayırabileceksiniz. Bu gözlemler, öğrencilerin bilgiyi anlamlandırma, ilişkilendirme, transfer etme süreçleriyle ilgili size anlamlı geribildirimler sunacak ve bu geribildirimler bir sonraki çalışmanızı yapılandırmada çok işinize yarayacak.

Etkin grup çalışmaları planlamak dileğiyle…

Aysun Yağcı

Not: Bu yazı ilk olarak 30 Kasım 2016 tarihinde https://www.egitimpedia.com sitesinde yayınlanmıştır.

Hakkında Aysun Yağcı

Öğretmenlik deneyimlerimi, kendimce doğrularımı, okuduklarımı, aldığım eğitimleri, çıkarımlarımı paylaşmaya devam ediyorum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Scroll To Top